131019098
24 Nisan 2024, Çarşamba

“PEŞİNE DÜŞTÜĞÜM PEK ÇOK GEMİNİN SONU ALİAĞA’DAYDI”

25 Haziran 2015, Perşembe 10:20

     


Aliağa Belediyesi Ramazan etkinlikleri kapsamında Aliağa’ya gelen kıymetli yazar, müze kurucusu Sunay Akın gerçekleştirdiği söyleşi ve sahnelediği ek kişilik gösteri sonrası sorularımızı içtenlikle yanıtladı. “Aliağa’da Ramazan 2015” etkinlikleri kapsamında, düzenlenen söyleşide Aliağalılarla buluşmaktan duyduğu mutluluğu dile getiren Akın, “Çok saygı duyduğum, nitelikli eserlere sahip olduğuna inandığım tiyatrolar bir arada. Böyle bir tiyatro festivalinin Türkiye’nin her hangi bir yerinde olduğuna daha tanık olmadım. Sürekli olmasını umut ediyorum” diyerek anlatılarında kitaplarından yola çıktığını, asıl amacının ise insanları kitap okumaya teşvik etmek olduğunu ifade etti. Aliağa’dan, Ege’ye uzanan coğrafyanın tarihine; Siyasetten edebiyata pek çok konuda düşüncelerini ortaya koyan Akın, “Benim için Aliağa demek Ege demek. Keşke bütün Türkiye Ege gibi olsa” diyor.

Ege’yi ve insanını iyi tanıdığınız biliniyor. Nedir Ege’yi farklı kılan?

Ege’yi çok iyi biliyorum. Türkiye’nin tüm haritasını göz önüne alarak söylüyorum, buranın insanı son derece aydın ve çok daha demokrat. Burada bir arada yaşama kültürünü çok iyi benimsemiş bir insan kitlesi görüyorum. Buranın doğası ve güneşi gibi insanı var. Bugün buradaki söyleşiye katılan insanların bir kısmı belki birçoğu eminim ki kitap bile okumuyor. Ben orda aslında edebi bir dilin edebiyatın ve kitabın insanları güldürdüğünü düşündüreceğini ve mutlu edeceğini anladı ve bunu onlar anladılar. Pür dikkat kesilmiş beni izliyorlardı. Bu çok önemli. Çünkü bizim insanımız güzeldir yeter ki sen onlara güzel şeyler anlat. O onu alır. Ege’ye geldiğimde bunu hep hissediyorum.

Sahnede seyirci sizi pür dikkat dinledi. Buradaki insanlarda uyandırdığınız ilgi ortada. Aliağa sizde neleri çağrıştırıyor?

Aliağa’yı önemli kılan noktalardan en dikkatimi çekeni tarihin en eski limanının burada olmasıdır. Pek çok gemi Aliağa’da doğmuştur ama pek çok geminin de son limanı, mezarlığıdır burası. Aliağa’yı ‘Çocuklar ve Kadınlar’ adlı kitabımı yazarken keşfettim. Peşine düştüğüm pek çok gemi ya da denizaltının sonu burada oluyordu. Bu çok ilginç bir tarih ve bence Aliağa’ya bunun müzesi kurulmalı. Nice hatırayı, anıyı saklayan, tarihi içinde biriktiren pek çok gemi burada sökülüyor. Yaşanan şey bu anlamda bir trajedi, bir hüzündür. Bir şairin şiirinin son dizesi ya da bir yazarın romanının son tümcesini yazmak gibi bir şey bu. Aliağa’yı sadece Türkiye’ye değil bütün dünyaya bu yönleriyle anlatmak gerekiyor. Akdeniz’de böyle önemli bir yer yok. Bu çok önemli bir kimlik.

Sözlü Kültürün önemine vurgu yapıyorsunuz. Neden bu kadar önemli anlatmak?

Anlatmak çok önemli, çünkü biz sözlü edebiyata çok önem veren bir toplumuz. İnsanları kitaba çekmek için bunu kullanmamız gerekiyor. Ben kendi edebi çalışmalarımı sahnede kullanıyorum. Aslında anlattıklarım, kitaplarım. İnsanları kitap okumaya teşvik etmeye çalışıyorum, bütün amacı bu. Bir toplum beyninde taşıdığı sözcük sayısı kadar demokrasiye ulaşır. Alt sınır 600 sözcüktür. Eğer bir kentin meydanında gündelik hayatta en az ortalama 600 sözcük kullanılıyorsa o toplum demokrasi çizgisini geçmiş Ülkemizde ne yazık ki bu sınır 200 sözcüğün altına düşmüş durumda. Bu kadar okuma fakiri bir ülkede hiç kimse bana demokrasiden söz etmesin. Burada tartışılan konuşulanlar düşünce değildir. Kutuplaşmadır, ötekileştirmedir, kavga kültürüdür. Beyninizde taşıdığınız sözcük sayısı kadar kendinizi anlatabilirsiniz. Ve yine o derecede karşınızdakini anlayabilirsiniz.

Ülke olarak eserlerinizde sıkça bahsettiğiniz gerçek bir demokrasi ortamına nasıl ulaşacağız?

Demokrasi bilgi toplumlarının yönetim şeklindedir. Bilgi toplumu olamadan demokrasiyi var edemezsiniz. Ülkemizde düşünceler tartışılmıyor. Bir kavga, nefret ve cepheleşme, ötekileştirme görüyoruz. Çünkü ilkel yollardan politika ve siyaset yapılıyor. Ya etnik ya da dini değerler yönünde yapılıyor. Bu çok kolaycılıktır ve burada düşünce bulamazsın. Burada insanların kimlikleri ayrıştırılarak onları kutuplaştırıp üstlerinde de iktidar kurma çabası söz konusu. Bu çok ilkel ve basit bir yoldur. Oysaki sözünü ettiğim etnik ve inanç konuları bizim zenginliğimizdir. Düşünceyi öne çıkartmamız gerekiyor. Onun için de okuyan bir toplum var etmeliyiz. (EMEL OTURAK-VOLKAN GÜNDÜZ)







 
Son Eklenen Haberler