131019098
25 Nisan 2024, Perşembe

BÖKE, ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ ANLATTI

18 Mart 2017, Cumartesi 07:27

     


CHP Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Prof. Selin Sayek Böke Aliağa Ticaret Odası M.Ender Özer Konferans Salonunda Aliağa İş ve emek dünyası ile esnaf temsilcilerine 16 Nisan'daki referandum'da oylanacak olan anayasa değişiklik paketini anlattı.

Böke CHP Aliağa İlçe Başkanlığı’nda partililere yönelik yapacağı konuşmayı önceki programının uzaması nedeniyle iptal edip, parti binası önünde toplu halde resim çekildikten sonra doğrudan Aliağa Ticaret Odasına (ALTO) geçti. CHP İlçe Başkanı Özcan Durmaz ile İl Başkan Yardımcısı Utku Gümrükçü'nün eşlik ettiği Böke'nin konuşmasından önce Durmaz kısa bir konuşma yaparak Böke'nin Aliağa'yı ziyaret nedenini anlatıp hoş geldiniz temennisinde bulundu. Yoğun ilgi ve katılımın gözlendiği toplantıda Böke 16 Nisan referandumuyla getirilmek istenen şeyin sistem değil rejim değişikliği olduğunu, bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye’nin demokratik parlamenter sistem yerine tek adam yönetimine dayalı bir sisteme geçiş yapacağını belirterek uyarılarda bulundu.

"BİRBİRİMİZLE KONUŞMAYA İHTİYACIMIZ VAR"

Birkaç hafta sonra Türkiye'nin hep beraber bir karar vereceğini belirten Böke, "Verilecek olan bu karar doğrudan ekonomiye, doğrudan ticaret yapana, doğrudan sanayiciye, doğrudan emekçiye, doğrudan 80 milyona dokunacak ve çok derin etkileri olacak. Onun için bu 4 haftayı mümkün olduğunca birbirimizle konuşarak geçirmeliyiz. Yaşanan sorunların aslında 16 Nisan'da bir sandıkta verilecek kararla nasıl çözüleceğine veya çözülmeyeceğine dair öngörülerinizi konuşmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ben bir süredir Türkiye'nin farklı farklı yerlerinde sizler gibi hem üretici, hem tüketici, hem esnaf, hem çalışan, hem emekçi, hem de belki de hayatın ortağı olan yüzlerce kişiyle bir araya geliyorum ve gözlemlediğimiz çok önemli bir şey var. O da Türkiye topraklarının neresinde olursanız olun, bugün hepimizin ihtiyacı olan birbiriyle konuşma ihtiyacı gözlemliyorum. Konuştukça, esasında bugün bunca kutuplaşmış siyasetin yılgınlığının, bunca kutuplaşmış siyasetin ortaya çıkarttığı endişe ve huzursuzluğun da konuştukça giderildiğini gözlemliyorum. Her bir araya geldiğimizde yarına dair umudu yeşertmek biraz daha kolay oluyor. Her bir araya geldiğimizde neye ortak olduğumuzu, bir memleket meselesinin masada olduğu referandum öncesinde konuşmaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu da görmüş oluyoruz.” dedi.

"AYRIŞIRSAK ORTAK BİR GELECEK KURAMAYIZ"

Bu süreçte halkı kamplaştırmaya devam eden siyasete dur denilmesi gerektiğini ifade eden Böke, "Son birkaç yıl içerisinde, Türkiye'de toplum üzerinde siyaset ciddi bir baskı oluşturuyor. Bu baskının en somut ortaya çıkış biçimi de insanların artık verdikleri oy üzerinden birbirlerine bakar hale gelmiş olmasıdır. Kimi zaman akrabalar, kimi zaman komşular, kimi zaman eski dostlar farklı partilere oy vermeleri sebebiyle artık birbiriyle konuşamaz hale gelmişler. Biz eğer siyaset sebebiyle ayrışırsak ve birbirimizle konuşamazsak o zaman bir ortak gelecek kurmamız mümkün olmayacaktır. Bir ortak gelecek için ihtiyaç duyduğumuz ve beraber üretimi güçlendirmemiz mümkün olmayacaktır. Bir ortak gelecek inşa etmek için ihtiyaç duyduğumuz sorunların çözümü bir ortalıkla ortaya koymamız mümkün olmayacaktır. o zaman bu sandığın esasında Türkiye'nin yeniden birbiriyle barışması için, yeniden komşunun, akrabanın, eski dostların, siyasi görüşünden bağımsız bir memleket meselesi etrafında ortaklaşabildiğini gösterebilmemiz için 16 Nisan'da sandık büyük bir fırsat. Bu fırsatı 16 Nisan'ı beklemeden yapıyor olmanın da kendi başına bir kıymeti var.” ifadelerini kullandı.

"KEYFİYETLE VERİLEN KARARLARLA İSTİKRAR OLMAZ"

Mevcut iktidarın hayır oyu verecek olanları terörist olarak nitelendirdiğini vurgulayan Böke, " Bugün maalesef, 16 Nisan'a giden referandum sürecinde, kutuplaştırma üzerinden, son yıllarda kendisine bir siyasi ihtiras belirlemiş olan yapı bu seferde demokratik hakkını kullanıp hayır diyecek olan bizleri terörist olarak sınıflandırıyor. Bu yaklaşım doğrusu 16 Nisan'da neden hayır denmesi gerektiğini de bence kendi başına ortaya koymuş oluyor. Biz eğer yarınları beraber kuracaksak bunu ancak demokrasiyle, ancak özgürlüklerle yapabiliriz. Demokrasi ve özgürlüklerle yapacağımız bu geleceğin inşasında da evet deme hakkı kadar hayır deme hakkının da olduğu ve farklı fikirlerin bir ortamda beraber konuşulmasından ancak bir yarın inşa edilebileceğini düşünen bizler için bu günden bizleri ayrıştıran bu siyasete hayır deme ihtiyacı çok elzemdir. Bizler sadece birlikte yaşama kültürümüz için değil, sadece aydınlık yarınlar için değil, daha çok üretebildiğimiz ve bu daha çok ürettiğimiz daha büyük pastayı, daha adil bölüştüğümüz, gerçekten kalkınan bir Türkiye hikayesi için de bugün ayrıştıran siyasete bir ihtar, bir ikaz yapmamız gerekiyor. Ancak o takdirde Türkiye gerçekten üreten, yeniden büyüyen ve bu büyümeyi adil paylaşan yeni bir ekonomik anlayışa kavuşabilecektir. karşımızda konuşulan anayasa değişikliği teklifini getirmiş olan iktidar şu vaatle getiriyor; "Boş verin özgürlükleri" diyor, "Boş verin demokrasiyi" diyor, "Buradan istikrar gelecek" diyor. Velev ki demokrasiyi ve özgürlükleri boş verdik, ekonomi için de boşverilemeyeceğini hepimiz biliyoruz ama hadi istikrardan tartışmaya başlayalım. İstikrar dediğiniz şey bir sürecin öngörülebilirliğidir. Biz tek bir kişinin o andaki keyfiyle verilen kararlarla yönetilen bir ekonomide istikrarın olmayacağını, son 2,5 yıldır yaşıyor olduğumuz gerçekle biliyoruz zaten. Keyfiyetle verilen kararlar değil, kuralları ışığında verilen kararlar ancak öngörülebilirliği, öngörülebilirlik de ancak istikrarı getirebilir. Biz gerçekten bir istikrar arayışı içerisindeysek o zaman keyifle verilen kararlar değil, hukukla ve kuralla verilen kararlara ekonomide çok ihtiyaç duyduğumuzu tespit etmemiz ve demokrasiye dair mücadelemizin esasında bu istikrar için olduğunu da yüksek sesle söyleyebilmemiz gerekmektedir.”dedi.

“TEK ADAM KEYFİYETİNE HAYIR”

Böke, bu anayasa değişikliği teklifinin, kim olduğundan bağımsız bir biçimde cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak herkese Türkiye'ye dair bütün yetkiyi teslim ettiğini söyledi. Böke, "Hem yürütmeyi cumhurbaşkanına veriyor, hem yasama yetkisini kararnameler yoluyla meclisten alıp cumhurbaşkanına veriyor, meclisin seçimini o partinin genel başkanı olacak olması sebebiyle cumhurbaşkanına bırakıyor, dolayısıyla fiilen meclisi ortadan kaldırıyor, hem de yargının atamalarını HSYK'nın yarısından fazlasını doğrudan cumhurbaşkanının, neredeyse yarısına yakınını cumhurbaşkanının seçtiği meclisin atayacağı bir yapıya kavuşturuyor. Anayasa Mahkemesinin de neredeyse hepsini cumhurbaşkanı atıyor. Kararnamelerle cumhurbaşkanı yasa çıkartıyor. Bakanlar Kurulunu cumhurbaşkanı seçerek yürütmeye cumhurbaşkanı hakim oluyor. Yargıyı cumhurbaşkanı seçtiği için yargıyı da cumhurbaşkanına teslim etmiş oluyorsunuz. Vereceğimiz bir hayır oyunun, bu tek adam keyfiyetine bir itiraz olduğunu ve istikrar için hayır olduğunu bu çizdiğimiz çerçeve çok somut bir biçimde ortaya çıkartıyor.”diye konuştu.

"17 NİSAN SABAHI DEMOKRASİNİN KENDİSİNE UYANMAYACAĞIZ"

Bu düzenin en çok kadını yok saydığını vurgulayan Selin Sayek Böke,"Sandığa giderken her birimizin kendisine sorması gereken en temel soru şu, biz bu 2,5 yıldır yaşıyor olduğumuz fiili durumun devam etmesini istiyor muyuz? Yoksa biz, 2,5 yıldır yaşıyor olduğumuz ekonomideki karabasanı durduracak bir ikaz, bir itiraz mı yapmak istiyoruz. bu itirazdan sonra Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu demokrasiyi ve hukuk devletini kurmak için çok önemli işlerimizin olduğu bir gerçek. 17 Nisan sabahı biz demokrasinin kendisine uyanmayacağız. Ama demokrasiyi kurabilmek için bir ikaz ve bir itiraz sonrası büyük bir başlangıcın ilk adımını atmış olacağız. Bu düzen en çok kadını yok sayıyor. Çünkü insana insan gözüyle bakmıyor. Her birimizin farklılıkları üzerinden bir siyaset üreterek ve o siyasetle kendini var eden bir iktidar anlayışıyla bakıyor. Onun için de bize baktığında, kadınlığımızı, etnik kimliğimizi, inancımızı, yaşam tarzımızı görüyor. Oysa ki bir devlet, bir insanın kimliğine her boyutuyla kör olmak durumundadır. 928 bin işsiz arasında 328 bini kadın. Özellikle genç kadınlar arasında işsizlik Türkiye'deki en yüksek işsizlik oranı. Her üç genç kadından birisi Türkiye'de iş arıyor ama bulamıyor. O zaman sandığa giderken kızımız için, eşimiz için, yarınlara toplumun yüzde 50'sini ortak etmek için hayır dememiz gerekiyor. Biz, kadını ortak etmediğimiz bir geleceğin karanlık olacağını son 2,5 yıldır kadınlar olarak görüyoruz zaten. kadına şiddetin çok arttığı, kadının ekonomik özgürlüğünün elinden alındığı bu düzen her birimizin canını yakıyor. Ama bilmelisiniz ki kadının canının yandığı toplumda bir ortak gelecek inşa etmek mümkün olmaz.” şeklinde konuştu.

“HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNDE 40 ÜLKENİN GERİSİNDEYİZ”

Böke, sadece son 2,5 yıl içerisinde Türkiye'nin uluslararası sıralamalarda hukukun üstünlüğü anlamında 40 ülkenin gerisine düştüğünü belirtti. 2,5 yılda Türkiye'nin hukukunu kaybettiğini söyleyen Böke, "Hukukun olmadığı yerde, hakkın savunulmadığı yerde, insana eşit davranılmadığı yerde ne üretim olur, ne fabrikalar açılır, ne istihdam yaratılır, ne de herkesi içine dahil eden bir ekonomik özgürlük ve yarınlar inşa edilebilir. İçine düştüğümüz bu hukuk durumunda, eğer biz bu sandıkta, buna itiraz etmezsek ve bir hayır ile bunu durdurmazsak korkarım ki önümüzdeki 2,5 yıl içerisinde bir 40 ülkenin daha gerisine düşeriz ve 80 milyonun haksızlıkla, hukuksuzlukla üretemediği ve yaşamını da sürdüremediği çok karanlık bir Türkiye tablosuyla karşı karşıya kalırız.” dedi.

"TÜRKİYE'NİN ÜZERİNE YAĞAN BOMBALARI O GÜN UÇAKLARA YÜKLEDİLER"

2010 yılındaki referandumda HSYK'nın yapısını değiştirmiş olan ve bir cemaate bunu eliyle teslim etmiş olan iktidar yapısının, 15 Temmuz'da Türkiye'nin üzerine yağan bombaları o gün uçaklara yüklemiş olduğunu söyleyen Böke, "Unutmayın ki 2010 referandumunda hukuku eziyor olan ve hukuku yıkıyor olan ilk oylama yapıldı zaten. O dönemde de itiraz etmiştik. O dönemde de hayır demiştik. HSYK'nın yapısı değiştiği taktirde Türkiye'nin hukukunun tamamen yıkılacağını ve hukukun olmadığı yerde darbelerin olabileceğini, hukukun olmadığı yerde ekonominin kalkınmayacağını o zaman da söylemiştik. 2010 yılındaki referandumda HSYK'nın yapısını değiştirmiş olan ve bir cemaate bunu eliyle teslim etmiş olan bu iktidar yapısı esasında 15 Temmuz'da Türkiye'nin üzerine yağan bombaları o gün uçaklara yüklemiş olanlar oldu. Şimdi eğer biz darbeler olmasın diyorsak, bu demokrasi güçlensin diyorsak o zaman hukuku bu günden herkese eşit davranan bir yapıya kavuşturmamız gerekiyor. Tek bir kişiye teslim ederek değil, çünkü o kişi kandırılabilir. Belki kandırılıp bütün yargıyı bir cemaate teslim edebilir." diye konuştu. Böke, konuşmasının ardından katılımcıların Anayasa Değişikliği Paketi hakkındaki sorularını cevapladı. (VOLKAN GÜNDÜZ)







 
Son Eklenen Haberler