131019098
24 Nisan 2024, Çarşamba

YUSUF REHA ALP: ‘İNSANIN KENDİNDEN BAHSETMESİ ÇOK TUHAF BİR ŞEY’

15 Mart 2021, Pazartesi 06:37

     


Dijital içerik platformu Exxen'in en önemli ve en çok konuşulan projelerinden olan ‘Şeref Bey’ dizisinin senaristi Yusuf Reha Alp ile dizinin geleceğini, kullanmadığı sosyal medyaya bakışını ve kitaplarını konuştuk.

Sizi aslında Konuşan Öyküler, Bari Soyup Verseydin gibi kitaplarınızdan biliyoruz. Yakın zamanda da senaristliğini yaptığınız Şeref Bey dizisi yayınlanmaya başlandı. Biraz kendinizden bahseder misiniz?

İnsanın kendinden bahsetmesi çok tuhaf bir şey olabilir. Konuşacak başka bir konusu yokmuş gibi.. Ayrıca, kendinden bahsedebilme eylemini gerçekleştirebilmek için sürekli “Ben” ile başlayan cümleler kurmak lazım. Hafazanallah! Bundan Allah’a sığınırım. Bak, bunda bile, gizli özne olarak “Ben” var. “Ben”den kaçış yok yani. Bu kadar fazla “Ben”le dolu bir dünyada da, varsın, Yusuf Reha Alp de kendisinden bahsetmesin, eksik kalsın... (Gülüyor.)

Yusuf Reha Alp neler okur, neler izler?

Neler okur sorusunun cevabı o kadar geniş ki hiç girmeyeyim o topa isterseniz. Neler izlere gelince.. Çok fazla dizi seyrederim. En iyiler listemin ilk üçünü söyleyeyim: Shtisel, Breaking Bad ve Shameless.. Shtisel çok açık ara farkla birinci ama.. Henüz onu bırakın geçmeyi yanına bile yaklaşabilecek bir dizi izlemedim daha.. Türk işlerinde ise birinci sırada “Leyla ile Mecnun” var. Henüz bir ikinci olmadı...

Yazma rutinleriniz var mı? Fikirler size nasıl gelir?

Hiçbir rutinim, kuralım, prensibim yoktur. Oturur, yazarım o kadar. Sessizlik, gece, derinden gelen müzikler, kendi masam-bilgisayarım, kuş sesi, deniz sesi falan böyle şeyler de aramam. Bir bilgisayarla oturabildiğim her an ve her yerde yazabilirim..

Online platforma iş yapmak sizce televizyona ya da sinemaya çalışmaktan daha mı kolay? Yoksa onun da kendine göre kıstasları var mı?

Şöyle bir durum var. Televizyona iş yazıyorsanız, çekildiğinde, elinizde yayınlanacak yaklaşık üç saatlik bir ürün” olması gerektiği için en az 110-120 hatta bazen ondan bile fazla sayfa yazmanız lazım.. Ve bunu her hafta yapmanız gerekiyor! Düşünebiliyor musun? Her hafta 120 sayfa diyorum! İnsan yüz yirmi sayfa sadece adını yaz deseler yazamaz.. Ya yorulur, ya da üşenir.. Ama yazamaz. Yazamaz diyorum da, yazıyorlar işte, yazılıyor... Ama o yüzlerce sayfayı doldurmaya sıra geldi mi sıkıntı orada başlıyor. Sonra da çok bilmişler, “vay efendim ne kötü senaryo”, “uzun uzun bakıştılar sürekli hahahaha”, “aaaabiii ne saçma bi sahne bu yaaa” diye saydırıyorlar. Arkadaşım, bunları, onu yazan da biliyor zaten ama bu insana, “bana şu kadar sayfa ver üç günde” deniliyor, ne yazacaktı yani! Şimdi bunu okuyup, ağzını yaya yaya, “yazmasın o zaman yeağğ” diyecekler çıkacaktır elbette. Onu diyenler bu senarist arkadaşların evlerine ekmek götürmesine de bir zahmet katkıda bulunacaklar. Bu anlamda, sinemaya ve dijital platformlara yazmak ana akım medyaya yazmaktan çok daha kolay ve eğlenceli elbette.. Sayfa sayısı çok çok daha az, vaktin de çok daha fazla.

Şeref Bey komedi türünde bir iş aslına bakarsanız ama içinde bir göç hikayesini ve kendi hikayesini yazmaya çalışan kadın karakterleri barındırıyor. Bu karakterleri ortaya çıkarırken gündelik hayatınızdan ya da okuduklarınızdan ilham aldınız mı?

Dizinin ikinci bölümünde Yıldız’ın Neşe’ye dediği gibi, “hayatta her şey ampirik, abla..”

Keza kitaplarınızda da sizin profesyonel mesleğiniz olan avukat karakterler görüyoruz. Bunlar dışında tarih ve ilahiyat okumuşsunuz. Şamanizmle ilgilenmişsiniz. Bunca farklı alanlarda eğitimler almanın yazdıklarınıza etkisi ne?

Saydıklarınızın çok da farklı alanlar olmadığını düşünüyorum. “Bizim oğlan bina okur, döner döner bi’ daha okur” derlerdi eskiden. Hukuk, tarih ve ilahiyat birbirleriyle çok ilintili üç alan. Demek bir ilerleme kaydedememe problemim var ki dönüp dönüp aynı şeyleri başka isimler altında okuyup duruyorum. Yazdıklarınız kendinizden ne kadar bağımsızdır ve elbette bu mefhumun muhalifi olarak, yazdıklarınız ne kadar sizden bir parçadır? İşte, bazen öyle bazen de böyledir.

Sosyal medya hayatımızın artık vazgeçilmez bir parçası. Sabah uyanıyoruz ve yüzümüzü yıkamadan önce İnstagram’ı açıyoruz. Bildiğimiz kadarıyla sosyal medya kullanmıyorsunuz, neden?

Çok çetrefilli bir mevzu bu. Üzerinde uzun uzun konuşmamız, tartışmamız gerekiyor. Bir röportajda söyleyeceğim üç beş cümleyle anlaşılabilecek bir konu değil.. Çünkü herkes saldırıya geçmeye çok hazır bu ülkede. Ben şimdilik kısaca, sevmiyorum sosyal medya denen şeyi diyeyim size. Bir özgürlük alanı olarak falan da değerlendirmiyorum açıkçası. Beni ya takipçi ya teşhirci ya da çoğunlukla her ikisi birden olmaya zorlayan bir sistemin parçası olmak istemiyorum. Onaylanmak, ya da sevilmek gibi bir ihtiyacım yok. Sövgülere bakışım ise, Rick and Morty’de dendiği gibi, “yuhlamalarınız umurumda değil, çünkü kimleri alkışladığınızı biliyorum..”

Şeref Bey’in ikinci sezonu olacak mı? Tezgahınızda başka hangi işler var? Biraz gelecek planlarınızdan bahsedelim.

Kanal memnun kalırsa olur elbette, neden olmasın. Tezgah iş dolu aslında. Elimde bu şekilde yazılmış yaklaşık on proje daha var. Hepsinin bir zamanı vardır elbet, beklemedeler.

(SERKAN SELİNGİL) 







 
Son Eklenen Haberler