17 Ekim 2025, Cuma

Yiten İklimler ve Doğadaki Denge

17 Ekim 2025, Cuma

     


İnsanlık Halleri - Sergül GÜLTEKİN

Bir zamanlar ilkbahar ve sonbahar diye mevsimler vardı. Şimdilerde iki hafta falan görebildiğimiz bu mevsimler, bir zamanlar aylar sürüyordu. Sonbahar çocuğu olarak hep baharları sevmişimdir ve onların hakkıyla yaşandığı zamanlara şahit oldum. Artık ilkbahar ve sonbahar, rüzgar gibi geçerken, yazlar uzun, kurak ve aşırı sıcak oluyor. Kışlar ise daha ılık ve yağışsız bir şekilde dengeyi bozan bir hale geldi. Yitip gitti iklimler. İlkbaharın tatlı ılık rüzgarı, sonbaharın yaprakları ile yaptığı renk şöleni masallarda kaldı. Uzun ve aşırı sıcak yazlar, insan ruhunu yoruyor ve birçok hastalığa neden oluyor. Ben her iklimin fiziksel ve ruhsal olarak şifa değeri taşıdığını düşünüyorum. Küresel ısınmadan kaynaklı bu değişimler aslında bireysel olarak bize de direkt zarar veriyor. Doğadaki denge ile insan bedeni ve ruhundaki denge doğru orantılıdır.

David Wallace Wells’in “ Yaşanmaz Bir Dünya ( Isınma Sonrasında Hayat ) kitabında şöyle diyor:

“ Durum çok kötü, sandığınızdan da beter. İklim değişikliğinin yavaş ilerlediği hikayesi bir peri masalı, aslında hiç olmadığını anlatan masal kadar habis belki de. Ve rahatlatıcı sanrılar seçkisinde yer alan birkaç başka masalla buket halinde sunuluyor bizlere: Yok efendim küresel ısınma Kuzey Kutup civarına ait bir efsaneymiş, uzaklarda oluyormuş; kesinlikle deniz seviyesi ve kıyı şeritleriyle ilgili bir durumdan ibaretmiş ve her yeri etkileyen, bütün yaşam biçimlerini bozan, her şeyi çepçevre kuşatan bir kriz değilmiş; yok doğa ile ilgili bir krizmiş, insanların dünyasını ilgilendirmiyormuş; hem zaten bu iki dünya birbirinden ayrı dünyalarmış, biz bugün bir şekilde doğanın dışında ya da ötesinde ya da en azından ona karşı korunaklı bir hayat sürüyormuşuz, doğanın içinde, kelimenin tam anlamıyla ezici gücünü hissederek yaşıyormuşuz, yok efendim zenginlik ısınmanın harap edici etkilerine karşı bir kalkan olabilirmiş; yok fosil yakıtlarının yakılması, ekonomik büyümenin sürmesinin bedeliymiş; yok ekonomik büyüme ve ürettiği teknoloji çevresel felaketten sıyırmamızı sağlayacak bir yok inşa etmemizi mümkün kılacakmış; yok efendim, uzun insanlık tarihinde buna benzer büyüklükte, bu tehdidi gönül rahatlığıyla küçümsememizi mümkün kılacak başka tehditler yaşanmış. Bunların hiçbiri doğru değil, hiçbiri. “

Bu konu üzerinde araştırma yaptıkça dünyada savaşlardan sonra belki de en önemli çözülmesi gereken konu olduğunu anladım. Bu konuda o kadar bilgisiziz ve farkındalığımız çok az. Sadece yitirdiğimiz iklimleri fark ediyoruz. Onun arkasındaki felaketleri ve olabilecekleri tahmin bile edemiyoruz. Belki de inanmıyoruz ya da nasıl olsa bizim yaşadığımız dönemde olmayacak diyoruz ama bu bakış açısı çok bencilce, çocuklarımıza ve gelecek nesillere karşı sorumluyuz. Şu anda bile yaşanan olumsuzluklar öyle fazla ki, doğal afetlerin artışı mesela sıcak hava dalgaları, orman yangınları, sel ve taşkınlar, kasırga ve fırtınalar. Ayrıca biyoçeşitlilik kaybı da gittikçe artıyor. Türlerin yaşam alanları yok oluyor. Bazı türler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yine deniz seviyelerindeki yükselme de bu olumsuzluk içinde yer alıyor. Buzulların erimesi ve okyanusların ısınması deniz seviyesini yükseltiyor. Kıyı şehirleri ve adalar su altında kalma riskiyle karşılaşıyor. Gıda güvenliği sorunları da başladı. Tarımsal üretim azalıyor. Kuraklık, su kaynaklarının tükenmesine ve ürün kaybına neden oluyor, gıda fiyatları yükseliyor. Ve en önemlisi su kıtlığı sorunu başlayacak olması. Bugün bu durumdan dolayı su savaşları başlamış durumda. Dünya ülkeleri su kaynakları olan yerleri ele geçirip paylaşmak derdinde. Su kaynakları gittikçe azalıyor ve bazı bölgelerde temiz suya erişim zorlaşıyor.

Yine iklim krizinin insan sağlığı üzerindeki etkileri de oldukça fazla. Sıcak hava, kalp ve solunum rahatsızlıklarını arttırıyor. Hastalık taşıyan böcekler( örneğin sivrisinek ) yayılıyor. Aşırı hava olayları travmalara ve ruhsal sorunlara neden oluyor. Ekonomik olarak da iklim krizinden olumsuz olarak nasibimizi alıyoruz. Tarım, balıkçılık, ve turizm sektörleri zarar görüyor. Doğal afetlerin maliyetleri artıyor. İnsanlar iklim krizinden dolayı göç etmeye başlıyor. Bu da sosyal sorunlara yok açıyor. İnsanlar yaşanmaz hale gelen bölgelerden göç ediyor, iklim mültecileri kavramı giderek önem kazanıyor. Toplumlar arasında çatışmalar artıyor.

Peki bizler toplumsal ve politik adımları nasıl atabiliriz? Bilinçlendirme kampanyaları yapmak, eğitim programları düzenlemek, insanları iklim krizine dair bilgilendirmek, iklim değişikliği ile ilgili doğru bilgilerin yayılmasını sağlamak, yenilenebilir enerjiye geçiş; güneş, rüzgar ve hidroelektrik enerji kullanımını yaygınlaştırmak, fosil yakıt teşviklerini azaltmak, temiz enerji projelerini desteklemek, yasalar ve politikalar yapmak, karbon salınımını sınırlayan yasalar çıkarmak, şehir planlamalarını çevre dostu şekilde yapmak ve sivil toplum hareketleri de önemlidir. Çevre örgütlerine katılmak veya bu tür projelere gönüllü destek vermek, toplumsal baskı oluşturarak hükümetleri daha çevreci politikalar üretmeye teşvik etmek toplumsal olarak yapabileceklerimizdir.

Dünya hepimizin biricik yuvası. Başka gideceğimiz bir yer yok. Her zeytin ağacı kesildiğinde sanki tüm ağaçlar kanıyor ve biz doğadan biraz daha kopuyoruz. Kendi yaşadığımız evlere önem verirken asıl evimiz dünyayı bekleyen felaketleri düşünmezsek elimizden yaşamlarımız da dahil hiçbir şey kalmayacak. Ve durum düşündüğümüzden çok daha elzem, çok daha vahim. Hala yapabileceğimiz çok şey var. Hepimiz bu konudaki sorumluluğa ortak olmalıyız. Yazımı bitirirken tüm ağaçlara sarılıyorum çünkü bir ağaca sarılmak bir insana sarılmaktan farklı değil ikisi de ruhumuz ve aklımız ve hayatta kalmamız için gerekli.



Yazarın Tüm Yazıları
Yiten İklimler ve Doğadaki Denge 17 Ekim 2025, Cuma
“Bu Kadar İnsan Yalnızken Bu Kadar İnsan Niye Yalnız? ” 10 Ekim 2025, Cuma
KORONAVİRÜS SALGINI VE ÇALIŞANLARIN İMTİHANI 17 Mart 2020, Salı
Aliağa’nın depremselliği 3 Şubat 2020, Pazartesi
ALİAĞA’NIN ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI KARNESİ 26 Mart 2019, Salı
301 Sayısı 7839’ dan Büyük müdür? 16 Şubat 2019, Cumartesi