131019098
20 Nisan 2024, Cumartesi

BİR DEĞER KAYBOLUYOR: ‘EMİN SAHAF’ KAPANIYOR

27 Temmuz 2017, Perşembe 06:36

     


Aliağa’nın en kapsamlı ikinci el kitapçısı olan ‘Emin Sahaf’ Aliağalı kitapseverlere veda ediyor.

Kent yaşantısının içerisinde hepimiz koşuşturuyoruz. Aliağa deyince aklımıza sanayi, büyüyen ekonomi, ev kiraları gibi maddi temelden kopamayan şeyler geliyor. Nedir peki şehirlerde bize huzuru, mutluluğu getirecek olan? Yoğun geçen günlerin arasında nerede soluklanıyoruz? Bir parça tarih, biraz kültür, bilmediğimiz hayatlara duyulan özlem duygusu, nasıl değebiliyoruz akışın ve paranın dışında kalanlara?

Kentler büyüyor ve değişiyor. Binalar, çocuklarımızla oyun oynadığımız parklar, akşam sohbetlerinin merkezi olan çay bahçeleri birer birer kaldırılıp, yerine duygusu ve tarihi olmayan yerler inşa ediliyor.

Yazar Gürsel Korat bir yazısında kentlerdeki değişime ilişkin şöyle diyor: “Yeni kentleşme mantığı, şehir merkezindeki pasajın veya çarşının sonunun geldiğini gösteriyor; kentler, uydu kentler arasında paylaşılarak sınıflar arasına kesin çizgiler çekiliyor. Yeni uydu kentlerde, oyuncakçıdan parfümeriye, lokantadan bara kadar her şeyi içeren "pasajlar" merkez nokta olarak düzenleniyor.”

‘Ah o yazlık sinemalar\Kapı önü akşamları\Saksıda son sardunyalar’*

Kent yaşamındaki bu hızlı değişimlerden, kentin tüm sakinleri payını alıyor. Eski çaycı, dondurmacı, kasap, sahaf yani gün içinde geçerken selam verdiklerimiz. Çoğumuzun çocukluğuna değen, ilklerin adresi olan, anılarımızda mutlak anlamda ev sahipliği yapan mekânlar ve onların işletmecisi ama aynı zamanda ailemizin bir parçası olan insanlar. Yavaş yavaş yok oluyorlar. Kimi sessizlik içerisinde artık bu işi yapamayacağını söyleyerek dükkânını kapatıyor, kimi yerler içinse başka tasarruflar söz konusu olduğu için yıkılıyor, yok ediliyor. Belki yerine yenisi geliyor ama hiçbir zaman eski dokusu, kokusu ve samimiyeti olmuyor.

Uzun uzun anlatıyoruz çünkü naif insanların yaşadığı bu kentin yalnızca büyük yatırımların merkezi ve para kaynağı olarak görülmesini ve gösterilmesini kabul edemiyoruz. Tıpkı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur adlı romanının kahramanı Mümtaz gibi kendimizi huzura kavuşturacak iç nizamı arıyoruz.

Peki, biz sanayi kentinin insanları huzuru nerede bulacağız?

Bu sorunun cevabı tabii ki kişiye özgüdür. Bunlardan biri olarak görebileceğimiz, Aliağa kent merkezine yakın bir pasajın içerisinde kendi deyimiyle “kültür deposu” olan Emin Sahaf’ın sahibi, Nazif Erten 2,5 yıla yakındır Aliağalı kitapseverler için itinayla işlettiği ikinci el kitap ve antika objelerinin yer aldığı dükkânını kapatma kararı aldı. Elbette yoğun bir kırgınlıkla aldığı bir karar değil bu. Çünkü o kitaplardan ayrılmıyor, ancak bizler bu kentin sakinleri olarak kültür elçisi diye nitelendirebileceğimiz, ticari kaygıdan uzak, gün arası tesadüfen girip bir anda başka bir dünyada olmamızı sağlayan bir değeri, Aliağa’nın belki de tek denebilecek, ülke çapında isim yapmış sahafını kaybediyoruz.

Önümüzdeki dönem Eylül- Ekim ayları içerisinde buradaki dükkânını memleketi olan Ankara’ya taşıyacak olan Nazif Erten ile Aliağa’dan neden gittiğini, kentin sahaflığa ve kitaba bakışını konuştuk.

Kaç yıldır Aliağa’da sahaflık yapıyorsunuz?

Aliağa’ya işim dolayısıyla geleli beş yıl oldu ama dükkân olarak sahaflık yapmam 2,5 yıla yaklaştı. İnsanlara yeni ufuklar açmak, onları eskiyle yani özüyle tanıştırmak için bu işi burada yapmaya başladık. Ankara’da yaşıyordum, inşaat mühendisliği yapıyordum ve buraya işlerim dolayısıyla geldim. Sonra ikinci el kitap ve antika eşyalarında olduğu bir sahaf açmaya karar verdim.

İlk dükkânınızı açtığınızda nasıl tepkiler aldınız? İnsanların ilgisi var mıydı?

Şu anda bile insanlar geldiği zaman çok güzel bir mekân olduğunu dile getiriyorlar. Biz böyle bir yer görmedik diyorlar. Atmosferi güzel olan bir mekândı ve biz de ona göre dizayn etmiştik zaten. Ama sonuç olarak en başta aldığımız tepkilere rağmen zaman geçtikçe ilgi ve alaka azalıyor.

Neden Sahaflık?

İnsanların ihtiyaçlarına yönelik kitapları onlara ulaştırdığımızda biz de mutlu oluyoruz. Zaten sahaflık yapma isteğim biraz da bu ihtiyaçtan ve kendimin kitaba verdiği değerden doğdu. Benim gibi eski kitapların yaşanmışlıklarına saygı duyan, tarihini, kültürünü buradan beslemeye çalışan Aliağalı insanlara bu duyguları yaşayabilecekleri kitapları ulaştırmak istedim.

Siz kitaplarla nasıl tanıştınız?

12 Eylül 1980 yılından beri kütüphane oluşturuyorum. Türkiye’de 12 Eylül 1980 darbesi sonrası farklı bir sistem oluştu. Herkes elindeki kitaplardan kurtulmaya çalışırken ben kitap biriktirmeye ve aynı zamanda okumaya başladım. O zaman lise iki öğrencisiydim. Benim için belki de bu yakınlığın başlangıcı oldu diyebilirim.

Nereden kitap temin ediyorsunuz?

Türkiye’nin her yerinden temin edebiliyorum. İkinci el kitap toplayan insanlar var. Bu işi uzun yıllardır yaptığım için de bu insanlara ulaşabiliyorum. Ayrıca bitpazarlarında oldukça fazla kitap bulabiliyorsunuz. Elinize bazen öyle değerli kitaplar geçiyor ki bu çok büyük bir heyecan. İlk baskılar, imzalı kitaplar ya da daha önce görmediğiniz bir kitap denk geldiği zaman onu özenle temizleyip gerekli tamiri yapıyorum. Jelatinle sarıyorum ve düzenliyorum.

Kitabın okuyucularla buluşmasına vesile olurken nelere dikkat ediyorsunuz?

Tabii biz sahaflar aslında emanetçiyiz. Kitapları topluyoruz, tasnifliyoruz. Zamanı gelince biri geliyor, belki araştırması için belki de koleksiyonu için bize ulaşıyor ve o kitabı bizden alıyor. Tabii aldığı kitabı koruyacak ve bir sonraki nesile ulaştıracak insan olunca daha mutlu oluyoruz. Burada bir nevi kültürel parçaları sahiplenecek insanlara ulaştırma görevi yapıyoruz. Burada ticari kaygıdan uzak daha farklı bir durum var. 20 bine yakın kitap var. Okumak isteyen, bununla ilgilenen herkesin mutlaka bulacağı kitap bulunuyor.

En çok kimler, ne okuyor Aliağa’da?

Bazen çok özel kitap arayan okurlar oluyor. Bunların dışında genel olarak klasikleri tercih ediyorlar. En çok gemi sökümde çalışan işçiler geliyor. İşçi sabah saat 8 de iş başı yapıyor. Uzun saatler çalışıyor sonra bize gelip, sorduğu kitabı alıyor. Bu inanılmaz bir heyecan duymamıza neden oluyor. Bir de tesadüfen pasaja girip dükkânı gören insanlar var. Ayrıca Aliağa’da bizim varlığımızdan haberdar bir çevre de var tabii. Elimde çok imzalı kitap var ve bazen bu yüzden çok uzak yerlerden de gelen insanlar oluyor.

Aliağa’da farklı çevrelere farklı etkinlikler de düzenlediniz mi?

Ben kendimi tanıtmaktan yana hiç adım atmadım. Kendileri bulsun istedim. Bir şiir etkinliği yaptık. Herkesin isterse katılabileceği ancak bunun tanıtımı için çaba sarf etmedik. Herkes arasın ve bulsun istedik ki zaten bu yüzden adı ‘Sığınak Şiir’ oldu. Güzel bir kitle de yakaladık ama zamanla sönümlendi.

Neden gidiyorsunuz?

Burada arzu ettiğimiz ilgiyi yakalayamadığımızı düşünüyorum. Kalsam belki farklı etkinlikler de yapardık. Aliağa’nın kültürel dünyasına katkıda bulunurdum. Ama ben vizyonumu tamamladığımı düşünüyorum.

Ankara’ya gittiğinizde devam edecek misiniz?

Kesinlikle. Kızılay’a yakın bir bölgede tekrar bu işi yapacağım. İlan verdik örneğin belki Aliağa’da da bu işi yapmak isteyen devam ettirecek biri olur mu diye. Ama henüz kimse çıkmadı. Bir yandan da buna seviniyorum, çünkü kitaplarımdan ayrılmak istemiyorum.

Sizce bir kentte sahaf neden önemli?

Sahaf kültürel mirasın depolandığı yer. Bir insan geçmişine dair, merak ettiği insanın yaşamına ait kaynakları ancak sahafta bulabilir. Dükkâna girip eski kitaplarla bir araya geldiğiniz de kendinizi zamanda yolculuk yapıyor gibi hissedersiniz. Şu an dijital sistem hâkim ama kültür yazılı olarak aktarılıyor. Duygusu ile beraber bir aktarım bu. O yüzden yaşadığımız kentte bu tür yerlerin olması gerekir. Yaşamımızı uzatma ve onu derinleştirme imkânı sağlar.

Peki, gitmeden okurlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Her olumsuzluğa karşı Aliağa bana bir sürü şey katmıştır. Gitsem bile yine ara ara geleceğim. Tabi gitmeden evvel birinin daha bu işi ticari kaygı gütmeden yapmasını isterdim. Tüm Aliağalı okurlara da geçen 2,5 yıl boyunca ilgi gösterdikleri için teşekkür ederim.

(EREN SARAN)

*Sezen Aksu/Son Sardunyalar







 
Son Eklenen Haberler