25 Haziran 2025, Çarşamba

Kroşe: İsyanın ve Duygunun Punk Vuruşu

2 Haziran 2025, Pazartesi 06:32

     


Türkiye’nin punk sahnesinde “ara ses”le, öfke ve umut arasında titreşen bir enerjiyle öne çıkan Grup Kroşe ile “Uzaya Köprü” teklilerini, maskotları Kroşi’yi, müzikal yolculuklarını ve Punk’ın Türkiye’deki yerini konuştuk. İyi okumalar.

Kroşe’nin müzikal yolculuğu nasıl başladı? Kroşe ismini seçmenizin hikayesini anlatır mısınız? Son olarak da Kroşe'yi tanıyabilir miyiz diye sorayım.

Kroşe, bir kelime gibi dursa da aslında hissin kendisi. Bir yandan bir yumruğu çağrıştırıyor; öte yandan küçük ama etkili bir dokunuşu. Bizim müziğimiz de tam olarak bunu yapıyor: önce yaklaşır, sonra beklenmedik bir anda vurur. Yolculuğumuz farklı hikâyelerin aynı boşlukta çarpışmasıyla başladı. Hepimiz başka başka sokaklardan yürüdük ama aynı şeyi arıyorduk: içimizde birikenleri dışarı atabileceğimiz bir ses. Kroşe, bu ortak derdin sesi oldu; ne zaman dünyaya aykırı hissetsek, elimiz mikrofon yerine yumruğa gidiyordu zaten.

‘Uzaya Köprü’ adlı  oldukça ses getiren teklinizin oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz? Şarkının hem müzikal hem de lirik anlamda ortaya çıkış hikayesi nasıl şekillendi?

“Uzaya Köprü” bir metafordan doğdu ama çıkış noktası bir sokak röportajındaki insanlar oldu. O röportajda karşılaştığımız körü körüne bağlılık, sorgulamadan her şeyi kabulleniş ve neyi savunduklarını bile bilmeyen bir kalabalık, bizim için çok şey ifade etti. Bizi en çok yaralayan da bu sorgulama yetisinin yok olmuş olmasıydı. Bu ruh hâlinden yola çıkarak hızlı ve enerjik bir şarkı yazdık. Çünkü bazen ne kadar yorgun olursan ol, söylemek zorunda hissettiklerin sana tempo verir. Müzikal olarak dinleyiciyi yerinden kaldıran, agresif ama melodik bir yapıya sahip. Liriklerde hiçbir şeyi saklamadık. Derdimizi açık açık söyledik. “Uzaya Köprü”, Kroşe’nin hem en enerjik hem de en dürüst yüzlerinden biri.

Punk müzik, tarihsel olarak isyan ve toplumsal eleştiriyle özdeşleşiyor. Sizce günümüz Türkiye’sinde punk’ın yeri ve etkisi nedir? Kroşe bu bağlamda nasıl bir rol üstleniyor?

Türkiye’de punk olmak, susturulmaya alışmış bir coğrafyada ısrarla ses çıkarmak demek. Bu yüzden punk burada hâlâ çok anlamlı ama biçim değiştirmiş durumda. Artık pankartlar kadar kulaklıklarda da yaşıyor. Kroşe olarak biz bu sese, bu gürültüye ortak oluyoruz. Bazen bir sitemle, bazen çok net bir haykırışla. Çünkü bizce punk sadece bağırmak değil; bağırırken gerçekten bir şey söyleyebilmek.

Önceki projeniz “BİR” ile “Uzaya Köprü” arasında nasıl bir bağ var? Müzikal veya tematik olarak bu iki çalışma arasında bir devamlılık görüyor musunuz?

“BİR”, içimizdeki enerjiyi ilk kez sahaya sürdüğümüz, pop punk damarımızı ortaya koyduğumuz bir EP’ydi. O albümle sağ gösterildi. “Uzaya Köprü” teklisiyle ise sol patlatıldı. Grup olarak yerimizi bulduğumuz ilk gerçek yumruk o oldu. Ara ara kaçamak yapıp aşktan, meşkten ve serserilikten bahsediyoruz ama Kroşe dinlerken her an suratın ortasına inen bir kroşeye maruz kalabilirsiniz.

Müziğinizi tanımlarken “ara ses” kavramını kullanıyorsunuz. Bu tabirle tam olarak neyi anlatmak istiyorsunuz?

Ara ses bizim için tanımlanamayan ama hep hissedilen o içsel uğultu. Net bir duygu değil; öfkeyle kırgınlık arasında, umutla vazgeçişin ortasında duran bir titreşim. Müziklerimizi bu ‘boşluk’tan çıkarıyoruz. Çünkü çoğu zaman insan ne hissettiğini bile bilmez; ama bir ses vardır, seni yerinden oynatır. İşte biz o sesi arıyoruz — o ara sesi.

Kroşe’nin gelecekteki hayalleri ve hedefleri neler? Dinleyicilerinizi yakın zamanda neler bekliyor?

2025 bizim için üretim yılı. 28 Şubat’ta “Kendine Düşman” ve “Başıma Bela” ile dinleyicimize ilk yumruğumuzu attık. Ardından 19 Mart ve 19 Nisan konserleriyle bu enerjiyi sahneye taşıdık.

16 Mayıs’ta ise iki şarkılık yeni EP’mizi yayımladık: “Vampir Kadın” ve “Sevişelim İstersen”... Bu şarkılar hem sound hem söz olarak önceki işlerin üstüne koyduğumuz, Kroşe’nin karanlıkla flört eden ama melodiyi de elden bırakmayan yüzünü temsil ediyor.

Şimdi sırada yeni şarkılar, yeni hikâyeler ve belki de bir albüm var. Kroşe’yi sadece dinlenen değil, hissedilen bir şeye dönüştürmek istiyoruz.

Ayrıca biliyorsunuz, Kroşe grubunun bir de maskotu var: Kroşi. O da bu süreçte kendi hikayesini buldu. Karanlık ama sevimli ruhuyla o, sessiz bir isyanın simgesi. Biz bizi dinleyenlere “Kroşiler” diyoruz. Kroşi'nin ismini ve hikayesini çizgi roman formatındaki çalışmalarımızla adım adım anlatıyoruz. Onu daha yakından tanımak isteyenleri sayfalarımızdan takip etmeye davet ediyoruz.

Klasikleşen bir sorum var onu size de sormak istiyorum. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı dünya da ya da hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

İnsanların birbirini anlayabilmesini ve dinlemeyi öğrenmesini isterdim. O zaman belki gerçekten dünyada yaşanan birçok sorunun çözümünü bulabilirdik. Çünkü çoğu zaman sorunlar fikir ayrılıklarından değil, empati eksikliğinden doğuyor. Dinlemek, sadece müzikte değil; hayatta da en devrimci eylemlerden biri olabilir.

(SERKAN SELİNGİL) 

 







 
Son Eklenen Haberler