15 Eylül 2025, Pazartesi

Edebiyatla eğitimi buluşturan kalem

15 Eylül 2025, Pazartesi 06:51

     


Onun yazın serüveni sadece bireysel bir yolculuk değil, aynı zamanda öğrencilerine, gençlere ve topluma yönelen güçlü bir çağrı. Kalemini hem edebiyat hem de eğitim için kullanan İhsan Yabaneri, yazarlığının ilhamını sınıflardan, çocukların dünyasından ve yaşadığı coğrafyanın kültürel birikiminden alıyor. Yabaneri ile yazarlık serüvenini, eğitimci kimliğinin edebiyatına yansımalarını, kitaplarında işlediği temaları ve yeni projelerini konuştum.

Yazmaya ne zaman başladınız? Türkçe öğretmenliği ve eğitimcilik kariyeriniz, yazarlık yolculuğunuzu nasıl şekillendirdi? Son olarak da söyleşinin henüz başındayken sizi tanıyabilir miyiz?

Yazma serüvenim 2014 yılında ilk romanım olan Ateş Meclisi ile başlasa da kalemi elime aldığım altı yaşından bu yana kelimelerle aram çok iyi. İlkokula başladığım dönemler şiir ve hikâye yazmışlığım, bunlar için ciddi beğeniler almışlığım var. Ve yine ilkokul çağımda yazma becerimi geliştiren en önemli hobim olan bulmaca çözme sayesinde kelime dağarcığım ciddi anlamda beslenmeye başladı. Şimdilerde öğrencilerim de okuduğunu rahatça anlayabilsin ve yeni sınav sistemlerinin gerektirdiği yeni nesil soruları çözebilsin diye bulmaca ve bilmece fasikülleri hazırlıyorum.

Türkçe öğretmeni olmam yazarlığa cesaret etmemde büyük bir kolaylık sağladı diyebilirim. Ama mesleğimin getirdiği asıl kolaylık yazarlığa ve son dönemde yaptığım editörlüğe devam etmem de oldu. Öğrencilerime okuma ve yazma konusunda örnek olmak için sadece kitap okumanın ve onlara kitap tavsiyelerinde bulunmanın yeterli olmadığını mesleğimin ilk yıllarında tecrübe ettim. Okuma, okuduğunu anlama ve teorik bilgileri pratiğe dökme becerileri adına ders içi ve ders dışı pek çok çalışma yaptım ama bir noktada şunu fark ettim ki öğrencilerime duygu ve düşüncelerimi okumayı da teşvik ederek doğrudan aktarmanın en kestirme yolu kitap yazmaktı. Öğrencilerimin “A, hocam bu kitabı siz mi yazdınız? Yoksa bizi mi anlattınız?” deyip kitap için meraklanmaları ne kadar doğru bir karar verdiğimi doğrulayan nitelikteydi.

Kendi olma yolunda henüz yolun çok başında olan bendenizi kısaca anlatmaya çalışayım. 1989 yılında Kırşehir´de doğdum. Liseye kadarki öğrenimimi Kırşehir´de tamamladım. 2010 yılında Giresun Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümünden mezun oldum. 2012 yılında Diyarbakır ili Hazro ilçesine öğretmen olarak atandım. 2014-2018 yılları arasında üç farklı okulda okul müdürlüğü görevinde bulundum. 2018 yılında Kastamonu Taşköprü ilçesine öğretmen olarak atanıp kısa bir süre de Taşköprü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Özel Büroda çalıştıktan sonra 2021-2023 yılları arasında Taşköprü Atatürk Ortaokulunda müdür yardımcısı olarak görev yaptım. 2023 yılı ekim ayında Hanönü Halk Eğitimi Merkezine müdür olarak atandım ve hâlen bu görevimi sürdürüyorum. Roman, hikâye, araştırma ve eğitim alanında dört kitabım çıktı. Ateş Meclisi ve Paranın Hikâyesi roman, Dünyayı Kim Eğitiyor araştırma, Dünyanın En Özel Çocuğu Sensin eğitim alanında yazılmış kitaplarımdır. Kırıkkale Üniversitesi Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Evliyim ve iki kız çocuğu babasıyım.

Kitaplarınızda sıkça bireysel ve toplumsal sorumluluk temalarına değiniyorsunuz. Günümüz dünyasında bireylerin ve toplumların hangi sorumluluklara daha fazla odaklanması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Biz öğretmenler birer rehber olarak öğrencilerin baktığı her yönde olmalıyız. Her yönde diyorum çünkü sadece onların önünde giden olmak artık yeterli değil. Her an öğrencilerimizin ve toplumun yanında, önünde, arkasında olmalıyız. Sonuçta sadece öğretim odaklı ya da beceri odaklı bir rolümüz yok. Çağın gerektirdiği teknolojik ve sosyo-kültürel gelişmelere toplumun ayak uydurabilmesi, özünü kaybetmeden uyum sağlayabilmesi ve yaşam becerilerine dönüştürebilmesi; eğitim-öğretim vasıtasıyla olmakta ve bu alanda bir numaralı aktör de biz öğretmenleriz.

Milletlerin geleceği, nesillerin bireysel gelişimleri için aldıkları sorumluluk kadar toplumun topyekûn aldığı sorumluluğa da doğrudan bağlıdır. Biz milletçe pek çok sefer bu birlik ve beraberliğin gerektirdiği sorumluluğu almanın ne demek olduğunu milletimizin bekası üzerinde adını tarihe altın harflerle yazdıran zaferlerle gösterdik. Sadece askeri ve siyasi zaferler değil, tarihimizin her anında bilimde, sanatta, sporda, teknolojide ve daha pek çok alanda dünya lideri olduğumuza şahitlik ediyoruz. Burada kıymetli olansa zaferin mimarları ifadesinin kullanılmasıdır. Çünkü bu ifade toplumsal sorumluluğu ifade eder. Bir hayal, bir amaç belki bir ferdin zihninde filizlenir ama gerçeğe ulaşması o amaca ve hayale inanan, bu uğurda emek ortaya koyan diğer fertlerin ortak çabasına bağlıdır.

Sonuç olarak diyebilirim ki devletin bekası için sosyo-kültürel değerlerine sahip çıkıp benimseyen, coğrafyanın gerektirdiği jeopolitik özelliklerin farkında olan ve bunlara uygun ekonomik ve ekolojik dengeleri gözeten, çağın gerektirdiği teknolojik gelişmeleri sadece eğlence ve oyun odaklı değil her alanda kullanabilen ve ülkesinin gelişimini sadece belli bir gruba bırakmadan topyekûn bir kalkınmaya inanmış bir toplum sorumluluğu biricik temennimdir.

Çocuklar ve gençler için yazarken, onların ilgisini çekmek ve anlamalarını kolaylaştırmak için hangi stratejileri kullanıyorsunuz? Dünyanın En Özel Çocuğu Sensin bu açıdan nasıl bir örnek teşkil ediyor?

Yazarken aklımın bir köşesinde bu satırları öğrencilerim okuyacak ve bana dönüş yapacak düşüncesi oluyor. Bu noktada asıl önemli olanın onların hayal, duygu ve düşünce dünyalarına hitap eden kitaplar yazmak olduğu ortaya çıkıyor. En azından biz öğretmenler öğrencilerimizin okuyabilmesi, kitaba ilgi duyması, hayal dünyalarının beslenmesi, dilin zenginliklerine vakıf olabilmesi, tarih ve medeniyet bilincine sahip olması ve tüm bunların yanında milli eğitimin kazanımlarına ulaşabilmesi kaygısını taşıyoruz.            

Küreselleşme politikası tek tip birey yetiştirme çabası içerisinde olsa da, bunu dönem dönem ortaya çıkan ve milyonları peşinde sürükleyen akımlarla net bir şekilde görebiliyoruz, her millet ve özünde her birey kendine has özellikler barındırır. Dünyanın en özel çocuğu sensin mesajıyla aslında duyguda, düşüncede, karakterde ortaya çıkan bireysel farklılıkların farkında ve bu farkındalığı zenginlik olarak gören bireyler yetiştirmenin önemine vurgu yapmak istedim.

Katıldığım söyleşi ve imza günlerinde hep şu soruyu sorarım: “Sizce dünyanın en özel çocuğu kim?” Bu soruma farklı cevaplar alsam da öğrencilerde oluşturmaya çalıştığım farkındalık meyvesini kısa sürede veriyor ve fiziğimle, kişiliğimle, duygularımla benden bir tane daha yok diyen öğrencilerimin olduğunu görüyorum. Öğrencilerin kendini tanıma ve keşfetme süreçlerine ilişkin bir eğitici rehberlik kitabı olan Dünyanın En Özel Çocuğu Sensin etkinlikler eşliğinde sadece çocuklara yönelik bir kişisel gelişim rehberidir.

Ebeveynlere yönelik pek çok çocuk yetiştirme kitabı ve çocuklara yönelik hikâyelerle değerler eğitimi veren kitapların arasına, çocukların kendilerini kişisel olarak geliştirebilecekleri bir kitap olarak dâhil oldu Dünyanın En Özel Çocuğu Sensin.

Ateş Meclisi kitabınızda modern hayatın birey üzerindeki etkilerini sorguluyorsunuz. Sizce günümüz toplumunda bireyin en büyük içsel çatışması nedir?

İnsanın ruhunda itici bir kuvvet vardır: ateş. Bu kuvvet insanı iyilik ya da kötülük olarak kesin çizgilerle ayırt edebileceğimiz iki farklı sonuca götürür. Ateş Meclisi kitabında da iyi ve kötünün mücadelesini çeşitli alanlardaki somut örneklerle, toplumsal rollerle anlatmaya çalıştım. Ve en önemli noktada şunu özellikle vurgulamaya çalıştım ki modern hayat duyguları geri plana atıp insanı robotlaştırmamalı.

Ateş Meclisi’nin hikâyesi İzmir’de geçiyor. Köyden kente uzanan ve modern hayata geçişin sancılarına da yer veren bu kitap Türkiye’deki ilk rüzgâr enerji santralinin kurulmasıyla göç eden köy halkının sergüzeştini konu alıyor.

Günümüz dünyasında bence en büyük içsel çatışma iyi ya da kötü olma noktasında net duruş sergileyememektir. İçsel çatışmaya kitaptaki şu bölümle cevap vermiş olayım ve kısaca ifade edeyim ki insan iyilik ve kötülük noktasında bir tercih yapmak zorundadır. Zaman zaman farklı tercihler yapsa da nihai tercihi değerler ile arzuları arasında nerede duracağına karar vermesidir. Arzular, bireysel ya da toplumsal normlar ile çelişirse içsel çatışma kaçınılmazdır.

 

         Ateş: Kendi içinde zıtların mukayesesi; iyi, kötü…

         Ateş: Yandıran nefsi, hamlıktan kurtaran

         Ateş: Yakan masum yürekleri, sefalete zorlayan

         Ateş: Isıtan tenleri, donmaktan kurtaran

         Ateş: Eriten, yok eden, açıkta bırakan  

         Ateş: Cihada koşturan muzafferane duygunun sesi

         Ateş: Günaha coşturan nefsanî duygunun nefesi…

Eğitimci kimliğinizden yola çıkarak şunu sormak istiyorum; Günümüz gençliğinin dünyayı anlamlandırma biçimi size ne söylüyor? Onlara ulaşmak için sizce en etkili yol nedir?

Yakın zamanda gençlikten çıkıp yetişkinliğe adım atmış birisi olarak söyleyebileceğim şey, bizlere tanımlanmış bir dünya verilmiş ve bu dünyayı ezber etmemiz istenmişti. Pek azımız bu tanımın ötesinde bir dünya olduğundan yola çıkarak sınırları aşma çabasında bulunurken çoğumuz bize çizilen sınırlarda oyalanma telaşına kapılmıştık. Bu belki de maddi ve manevi kaygıların etkisiyle doğal bir tepki olmuştu bizim için.

Günümüz gençliğinde ise kalıpların dışına çıkma arzusu her zaman canlı tutuluyor. Her ne kadar popüler akımlar gençleri belli kalıplara sokma çabası içerisinde olsa da bu modern toplumun kalıpları yıkma ve özgürlük çabası gibi aksettiriliyor. Gençler arasında küreselleşmenin de etkisiyle milli ve manevi değerlere göre hayatı anlamlandırma anlayışı artık pek de rağbet görmüyor. O yüzdendir ki nesiller arası çatışmalara sıkça rastlıyor, gençlerin büyüklerim beni anlamayacak kadar demode oldular, serzenişlerine şahit oluyoruz. Yetişkinler açısından bakılınca da gençlerin içinde bulundukları duruma yönelik sosyo-kültürel açıdan bir çöküntü içerisinde olduğu eleştirisi var. Bu yetişkinler ve gençler arasındaki dünyayı anlamlandırma biçimiyle doğrudan bağlantılı olarak görünüyor.

Yeni neslin kendisini anlamlandırması da dünyayı anlamlandırma çabasıyla doğrudan ilişkili bence. Gençler kendilerini sosyal, özgürlükçü, sorgulayıcı, özgüvenli ve cesur olarak tanımlar genelde. Gençler ayrıca bireysel çabanın hayal ya da hedeflere ulaşmada daha etkili olduğu düşünüyor. Bu toplumsal açıdan bencillik gibi gözükse de liyakat açısından sağlıklı bir bakış açısı olabilir. Yetişkinlerin mutluluk için para, mülk ve statüye bağlılıkları; gençlerde mutluluğun biraz daha içsel huzura önem verilerek ortaya çıkacağı inancına dönüşüyor.

Gençlerle aynı frekansı yakalamak farklı bakış açısı ve toplumsal normlarla yetişen yetişkinler için zor görünüyor olabilir. Hızla değişen trendlere, popüler akımlara önem veren bir gençlik ve bu yollardan geçip toplumsal normlara bağlı stabil bir yaşantının konfor alanına kapılmış bir yetişkin grubun sık sık çatışma yaşaması gayet normal olabilir. Burada önemli olanın geçiş dönemlerinde duygusallığı temele alan gençlere sırt çevirmeden, onları kültürel çöküntü içinde değil de küresel dünyanın hazırladığı popüler akımların geçici meşguliyeti içerisinde değerlendirmenin daha doğru olacağı ve önünde sonunda milli kültür temelli bir gençliğin biz yetişkinlerin eseri olacağını unutmamak gerekir.

Bir yazar olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız? İhsan Yabaneri’nin eserlerinde ortak bir “imza” ya da stil var mı, varsa bu nedir?

Kalemin götürdüğü yere giden yazar tanımlaması yerinde olacaktır. Her yazar muhakkak kâğıt ve kalemin ilham veren ahenkli dansına kapılır elbette ama bir kurgunun etrafında yola çıkmayı, planlı bir yazma serüvenine atılmayı yeğler. Ben biraz daha anlık kararlar vermeyi tercih ediyorum. Ana karakter olma ihtimali verdiğim bir roman karakterime daha bu kararımı iletmeden elveda diyebiliyorum.

Öğrencilerime hem kendimin hem de milli eğitimin beklentilerini ve kazanımlarını aktarma çabam nedeniyle tüm çalışmalarımda toplumsal konuları ele almak ve öğrencilerimin hayal, duygu ve düşünce dünyasını beslemek yegâne gayemdir. Kısaca bir stilimin olmasından ziyade hiç bitmeyen bir kelime yolculuğundayım diyebilirim. Bu yolculuk da her geçen gün öğrencilerimle aynı dili konuşmak adına beni farklı arayışlara itebiliyor.

Yakın gelecekte yeni bir kitap projeniz var mı?

Eserlerimde milli kültürümüzü işlemeye öncelik verdiğim ve öğrenci odaklı yazmaya çalıştığım için ilk dört kitabım didaktik kaygılarla meydana gelmişti. Beşinci kitabım bir polisiye roman olacak ve ilk dört kitabımdaki kalıplardan çıkmayı hedeflediğim bir çalışma olacak diye umut ediyorum. Dosya edisyon sürecinden çıktı ve benim basılmasına karar verme sürecimi bekliyor. Bir nevi içime sindirme sürecinde diyebilirim. İçime sinmeyen hiçbir yazıyı okuyucunun beğenisine sunma düşüncesinde olmadığımdan şu an o son dosyamla her gün istişare hâlindeyiz. Polisiye roman türü okuma alışkanlığı açısından faydalı olsa da ben polisiye yazabilmenin zorluğunun farkında olarak bu türü yazmaya biraz geç cesaret ettim. Çünkü okurunu içine çeken türden kaliteli bir eser meydana getirememenin hayal kırıklığını yaşamak istemiyorum.

Klasikleşen bir sorum var onu size de sormak istiyorum. Elinizde sihirli bir değnek olsaydı dünyada ya da hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz? 

Kendimi ilk olarak şuna inandırmaya çalışırdım, o sihirli değneği kendini daha gayretli ve kararlı bir birey olman için kullan ve onu derhal elinden bırak. Gerçekten de insan hayata katkıda bulunarak, bulunduğu ortamı güzelleştirmeye çalışarak ve en önemlisini inancını tazeleyerek yola devam ederse hayatı algılama biçimi sihirli bir değnek değmiş gibi hep olumlu ve güzelliklere odaklanıyor. Otuz altı yıllık hayatımda zor insanlar ve zor şartlarla uğraşmayı bir tercih ya da kader gibi üzerime çektiğimden ve bunları beni geliştiren bir fırsat olarak gördüğümden olacak ki güzel kapıların açıldığını ve bu kapılardan güzel insanların çıkıp beni muhabbetle selamladığını gördüm. Bu sihirli değneği dünya için kullanmanın daha faydalı olacağını düşünürsem insana merhameti barındıran sevgi dolu bir kalbi olduğunu hiç unutmaması gerektiğini anlatmak için kullanırdım.

(SERKAN SELİNGİL) 

 

 







 
Son Eklenen Haberler