16 Haziran 2025, Pazartesi

Köklere Saygı, Geleceğe Cesaret: Duo Blanc & Noir

16 Haziran 2025, Pazartesi 06:00

     


Selin Şekeranber ve Yudum Çetiner’den oluşan Duo Blanc & Noir, klasik müzikten caza, Türk geleneksel müziğinden dünya müziklerine uzanan geniş ve yenilikçi repertuvarlarıyla dünya sahnelerinde iz bırakıyor. Selin Şekeranber ve Yudum Çetiner ile müzikal yolculuklarını, yenilikçi projelerini ve klasik müziğe getirdikleri taze soluğu konuştum. İyi okumalar.

Duo Blanc & Noir’in hikayesi nasıl başladı? Selin Şekeranber ve Yudum Çetiner olarak bir araya gelip piyano ikilisi oluşturma kararını nasıl aldınız?

Biz yıllardır kendimizi adadığımız bu yolda düzenli olarak konserler ve projeler üretmeye çalışıyoruz. Müzikal yolculuğumuz 12 yaşındayken Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi'nde sevgili hocamız Prof. Dr. Namık Sultanov’un sınıfında başladı. Ankara'da başlayan müzik eğitimimize Moskova, Almanya ve İsviçre’de devam ettik ve ardından iki piyano repertuvarına duyduğumuz ilgi nedeniyle Stuttgart Konservatuvarı'nda iki piyano oda müziği Master eğitimimizi dünyaca ünlü Stenzl Duo ile tamamladık. Şimdiye kadar ‘The Essence of Piano Duo’, ‘Hands’, ‘Outside’, ‘Imagine’, ‘It’s Electric’ ve ‘Simply Classic’ adlı altı albüm çıkardık; bu albümleri tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.

Piyano ikilisi olarak birlikte çalmanın en büyük zorluğu ve en keyifli yanı nedir? İkili uyumunuzu nasıl geliştiriyorsunuz?

Biz en başından beri önceliğimizi müziğe verdik. Önce arkadaş, sonra meslektaş olduk. Çocukluk dönemi ve okul yıllarımızda aynı hocada eğitim almamız ve ortak müzikal zevklere sahip olmamız, bizi zamanla daha yakın ve uyumlu hale getirdi. İki meslektaş olmanın ötesinde, birlikte çok vakit geçiren iki dostuz. Aramızdaki bu enerji müziğimize de yansıyor. Bizim için her zaman birlikte olmak, yalnız başına olmaktan çok daha özel ve anlamlıydı. Hatta çok güzel bir söylem var: "Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, ama uzağa gitmek istiyorsan yola dostunla birlikte çık." Aslında mesleğimizi yaparken ve kendi hayallerimizi gerçekleştirirken, hem kız çocuklarına hem de insanlara ilham olmaya çalıştık. Yıllardır dostluğumuzu ve müzisyen olarak kendimizi besleyip yaratıcılığımızı artıracak ilhamlar alarak ilerliyoruz. Öncülerimiz var ve öğrenecek, gelişecek uzun bir sanat yolu önümüzde. Birlikte müzik yapmak ve iyi bir oda müziği grubu olmak için egoları ortadan kaldırmak ve birlikte nefes almayı, hissetmeyi öğrenmeliyiz. Yıllar içinde hep daha iyiye doğru yol aldığımızı düşünüyoruz. Repertuarımız derinleştikçe ve farklı müzisyenlerle, müzik türleriyle buluştukça zenginleştiğimizi hissediyoruz.

Klasik müzikten caza, Türk geleneksel müziğinden dünya müziklerine uzanan geniş bir repertuvarınız var. Bu çeşitliliği nasıl dengeliyorsunuz?

Repertuarlarımızı seçerken her zaman sevdiğimiz ve çalmak istediğimiz eserlere yöneliyoruz. Bu her zaman sadece klasik müzik olmayabiliyor; bazen caz müziğine, bazen Türk sanat ve halk müziğine ilgi duyuyor ve çalmak istiyoruz. Bu istekler doğrultusunda bazen kendimiz bu eserleri aranje ediyoruz, bazen de özel olarak yazdırıyoruz. Repertuarımız bu yüzden diğer piyano ikililerinden çok farklı bir şekilde gelişti.

Video klip projeleriniz, özellikle J.S. Bach’ın “Toccata” eseri için Ecem Lawton ile yaptığınız çalışma, klasik müzik dünyasında büyük yankı uyandırdı. Görsel sanatlarla müziği birleştirme fikri nasıl doğdu ve bu tür projelere devam etmeyi planlıyor musunuz?

İkimiz de sanatın tüm disiplinlerinin bir arada olması gerektiğine inanıyoruz ve tüm sanat dallarından çok besleniyoruz. Bu yüzden Toccata videosu fikri ortaya çıktı ve klasik müzik alanında dünyada en büyük bütçeli ve kadrolu çekilmiş ilk video klip oldu.

Özellikle çocuklar ve gençlerle yaptığınız eğitim çalışmaları takdirle karşılanıyor. Sizce çocuklar klasik müzikle nasıl tanıştırılmalı? “IMAGINE” kitabı ve albümü ile ilgili uluslararası platformlara taşıma planlarınız var mı?

Çocuklar klasik müzikle en erken yaşlarda, hatta anne karnında tanışmalıdır. Klasik müzikte duyduğumuz çok seslilik, düşünce tarzımızın ve yaşam biçimimizin daha çok sesli ve demokratik olabilmesi adına çok önemlidir. Hepimiz farklı sesler çıkarsak da birlikte bir armoni içinde tınlayabiliriz ve bunu en iyi anlayabildiğimiz yer çok seslilik. Bu yüzden çocukları en küçük yaştan itibaren müzikle tanıştırmak amacıyla “IMAGINE Live” konser projemiz var; ilk defa piyano ve klasik müzikle çocukların aktif olarak konsere katıldığı ve müzikteki birçok ana elementi deneyimleyerek öğrendikleri bir konserden bahsediyoruz. Bu projeyi okullarda farklı sınıflar için gerçekleştirmeye başladık ve bizim için her seferinde unutulmaz bir deneyim oluyor.

IMAGINE adlı albümümüz, her ay için bestelediğimiz ninnilerden oluşuyor ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden rahat dinlenen klasik müzik parçalarını içeriyor. Kısa bir süre önce bu, bir nota-hikaye kitabına dönüştü. Kitabımızda her ay için bestelediğimiz ninnilerin notaları ve her ninni için özel olarak yazdığımız hikayeler yer almakta. Hikayelerimizin muhteşem renklere dönüşmesini sağlayan illüstrasyonları ise Brooklyn’de yaşayan sanatçı Kristiana Pärn hazırladı. Kitabımızdaki son ninni ise küçükken rüyalara dalmamızı sağlayan, büyüklerimizin bizlere söylediği unutulmaz "Dandini Dandini Dastana." Bir piyanoda dört elle çalınabilen bu ninniyi aile bireyleri birlikte çalabilir ve hep birlikte müzik yapmanın tadını çıkarabilirler. Nota, hikaye ve görsel üçlemesiyle her yaştaki çocuğa eşlik edeceğini düşündüğümüz IMAGINE kitabımız, kaliteli ve kolay dinlenen müzikal altyapısıyla farklı bir alternatif sunmaktadır.

Fazıl Say’ın eserlerini bir piyano dört el ve iki piyano dört el için düzenlediniz ve bu düzenlemeler Schott Music tarafından yayınlandı. Türk eserlerini uluslararası platforma taşıma sürecinde neler yaşadınız?

Türk bestecilerimizin eserleri yurt dışında hep büyük ilgi görüyor. Bizim yaptığımız düzenlemelerin notaları sıkça sorulmaya başlandığında, Fazıl Say aracılığı ile Schott Music ile bağlantıya geçtik ve onların siparişleri doğrultusunda birçok eserin düzenlemesini yaptık. Takip ettiğimiz kadarıyla dünyanın her yerinde bu eserler alınıp çalınıyor, ve biz de çok mutlu oluyoruz.

“Müzik olmasaydı hayatımızda ne eksik kalırdı?” sorusuna Duo Blanc & Noir nasıl cevap verir?

“Müziğin ve sanatın olmadığı yerde insanlar ellerine silahlar almaya başlar” diye bir cümle okumuştuk ve bu çok doğru... Müziğe hepimizin ihtiyacı var çünkü müziğin yarattığı frekanslar bedenimize, zihnimize ve ruhumuza iyi geliyor. Bunun bilimsel kanıtları var. Biz aktif olarak müziğin içindeyiz ve etkilerini pozitif olarak sürekli hissediyoruz. Ancak pasif olarak müzik dinlemek bile beynimizin içinde inanılmaz bir parti varmışçasına etki ediyor. Kısacası, Nietzsche’nin de dediği gibi: “Müziksiz bir hayat delilik olurdu.”

Önümüzdeki dönemde yeni albüm, turne ya da eğitim projeleri var mı?

Kısa bir süre once Almanya'da yeni albümümüzün kayıtlarını tamamladık. Yine dünyada daha önce yapılmamış bir kombinasyonla, çok dinamik ve dinlerken yerinde duramayacağınız, sürekli dans etmek isteyeceğiniz bir albüm geliyor. Şimdilik sürpriz olsun; ama bu sefer Almanya'da bir label'dan çıkacak.

Elinizde sihirli bir değnek olsaydı, dünyada ya da hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

Öncelikle ülkemizde klasik müzik yaparak hayatını kazanan tüm meslektaşlarımız için çok daha fazla olanak olabilmesi için o değneğe dokunmak isterdik. Bir de ülkemizdeki müzik festivallerinde daha fazla kendi ülkemizden müzisyenlerin de olduğu konserler görmek isterdik. Çünkü müzik festivallerinin en büyük amaçlarından biri, sahnede ev sahibi müzisyenler ile yabancı konuk müzisyenlerin birlikte müzik yaparak birbirlerinden ilham aldığı ve kültürlerin tanışabildiği bir ortam yaratmaktır. Bunu yurt dışında katıldığımız tüm festivallerde deneyimliyoruz ve bize ilham oluyor.

(SERKAN SELİNGİL) 

 

 







 
Son Eklenen Haberler