21 Haziran 2025, Cumartesi

‘Şair toplumun sesidir’

17 Mayıs 2025, Cumartesi 06:30

     


Kelimelerle örülmüş bir dünya ve göğüs kafesindeki kuşun kanat çırpışları…. “Göğüs kafesindeki kuşu mu vurmuşlardı / Yoksa mavi göğündeki hayallerini mi” diyerek insanın iç dünyasındaki çalkantıları ustalıkla dillendiren Şair Harun Tutuş ile sözcüklerin ardındaki hikayeyi, kitaplarını, kederi ve umudu konuştum. İyi okumalar.

Harun Tutuş’u yazmaya iten ilk kıvılcım neydi? Şiir yazma yolculuğunuz nasıl başladı?

Soyadım Tutuş benim. Tutuşmak için yaratılmışım belki de bilmiyorum. Yani tutuşmak için kıvılcım lazım gelmeyecekti belki de hiç diyerek şaka yollu ve belki de iddialı bir cevap vermek geldiyse de içimden ciddiyetle cevap vermek gerekirse de beni tutuşturan bir kıvılcım değil güneşti diyebilirim. Benim güneşim okumaktı.  Bir başkasınınki bir şarkı olabilir. Bir başkasının resim.  Ben okuyarak tutuştum. Nasıl ki güneş aydınlatıyor dünyayı okudukça ufkum açıldı, aydınlandım. Bilirsiniz ki güneş sadece aydınlatmaz. Aynı zamanda ısının da kaynağı. Okudukça ısındım, ısındıkça da tutuştum. Tutuştukça piştim. Bir tadım vardı elbet. Burada tat dediğim de hayat hikayem, dertlerim ve diğer duygularım oluyor. Tadımı paylaşmak istedim ve bunu da şiirle yaptım. Bazen acı, bazen hüzün, bazen mutluluk belki de. Yani tutuşmak isteyenler için güneşe bir ışık, bir sıcaklık da ben vereyim diye düşündüm. Biraz tuhaf bir cevap oldu biliyorum. Ama niyeyse ilk okuduğumda aklımda böyle bir cevap oluştu ve ben de böyle cevapladım. Umarım anlatabilmişimdir.

Şiirlerinizde bireysel acılarla toplumsal sancılar iç içe geçiyor. Şair, yaşadığı toplumun sesi midir sizce?

Bu sorunun cevabı her şairde farklılık gösterir muhakkak. Belki bazısı hayır diyecektir. Ama bence evettir. Nitekim yukarıda güneş diye belirttim ya beni tutuşturan şeyi. Güneş göktedir ve o gök de toplumun kendisidir belki de. Haliyle şair toplumun sesidir. Olmalıdır yani. Ben böyle düşündüğüm için de toplumla veya toplumun derdiyle arama duvar örmedim. Görmezden gelemedim. Haliyle de belirttiğiniz gibi iç içe geçtiler.

Senin Adın Dünya, Gidişinin Ertesi ve Jena Dilê Mın adlı üç şiir kitabınız var. Üç kitabınız arasında sizin için en özel olan ya da yazarken sizi en çok etkileyen hangisi oldu?

Buna öyle hemen cevap vermek gerçekten güç. Yani her birinin bende başka yeri vardır. Kürtçe yazdığım kitabım kendi anadilimde yazdığım bir eser olduğu için yazdığım için yeri bambaşkadır. Çünkü Kürtçe yeni şeyler yazmadım sonra. Yazdıysam da çok az. O yüzden bende en özel olan odur diyebilirim. Ancak en çok etkileyen de Senin Adın Dünya oldu diyebilirim. Zira orada ilk Türkçe kitabıma göre daha bir tecrübe, yaşanmışlık veya olgunlukla yazılmış şiirler var bence. Kaldı ki onunla içimdekileri daha çok kişiyle paylaşacağımı düşünmüştüm. Haliyle de yazarken daha etkilenerek yazdığımı söyleyebilirim.

İki dilli bir şairsiniz. Bir şiiri hangi dilde yazacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Dil seçimi, şiirin ruhuna nasıl etki ediyor?

Bugün oturup bir şiir yazayım diye şiir yazılıyor mu bilemedim. Yani bana göre şiir yazmaya karar vermek diye bir şey yok. Ağlamak istediği için ağlayamaz insan. Ağlanacak bir şey vardır ki ağlanır. Gülmek de öyle.  Şiir de böyle oluşuyor bence. Duygu veya ruh hali seni ona sevkeder. Annem Kürtçe bir şeyler demiştir veyahut Kürtçe bir ağıt, bir şarkı duymuşumdur. Duyguyu onlar getirmiştir. Aklımda, içimde Kürtçe  bir dize, bir söz oluşmuştur. O zaman oturup Kürtçe yazmışımdır. Türkçe olunca da Türkçe yazmışımdır.

Şiirin ruhu varsa bedeni de vardır değil mi? Ruh duygudur, beden dildir. Peki aslolan ruh mudur yoksa beden mi? Bana soracak olursanız ruhtur. Zira içinde ruh yoksa ölüdür o beden. Ölü bir beden de ne kadar yakışıklı, güzel olsa da nafiledir. Siyah yahut beyaz tenli, esmer ya da sarışın, mavi ya da siyah gözlü ne farkeder ki? Gözün rengi değil bakıştır esas olan. Odur insanı etkileyen. Bakış da ruhtan gelir. Haliyle diyebilirim ki dil ruhu değil ruh dili etkiler.

Edebiyat yolculuğunuzda sizi en çok etkileyen şair ya da yazarlar kimler oldu? Siz kimleri okursunuz?

Şair olarak soruyorsanız bir Diyarbakırlı olarak Ahmed Arif en başta aklıma gelen. Gerek yaşam öyküsüne dair vakıf olduğum bilgilerle gerekse de şiirleriyle beni çok etkilemiştir diyebilirim. Yine hemşehrim değerli Yılmaz Odabaşı da etkilendiğim ve beğendiğim şairlerdendir. Ahmet Telli, Ahmet Erhan, Didem Madak, Hicri İzgören gibi isimleri sayabilirim. Kürtçe şiirde ise Şerko Bêkes, Arjen Arî gibi isimleri sayabilirim.  Şiir dışında da Mehmed Uzun, Yaşar Kemal gibi isimleri sayabilirim. 

Harun Tutuş’un dünyası üç kelimeyle anlatılsa, bu kelimeler ne olurdu? Bu sorudan hareketle sizi tanıyabilir miyiz?

Beni tanımaya yeter mi bilmiyorum ama yokluk, hasret ve beklemek dünyama şekil veren kelimeler olabilir. Bu üç kelime dünyamı döndüren değil durduran şeylerdir. Durmuş bir dünyası olan biri olarak yaşadığımız dünyanın ise şu üç kelime etrafında dönmesini isterdim. İncelik, nezaket ve zariflik.

Türkiye’de şiirin bugünkü konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijital çağ, sosyal medya ve genç şairler şiirin ruhunu nasıl etkiliyor?

Türkiye’de şiir sevenleri için hep önemli bir yerde olmuştur. Geçmişte okurları ve toplumun üzerinde daha fazla etki etmişti. Şairler daha çok biliniyor daha çok kıymet görüyordu belki. Şiir de öyle.  Bugün bu kıymet azalmış gibi dursa da şiire, şaire değer veren azımsanmayacak bir topluluk var hala. Okuru olan bir  tür hala. Ama geçmişe nazaran daha az belki. Bu yayınevlerini de etkilemiş durumda tabii. Yayınevleri şiir türünde daha az eser basmakta bu yüzden. Tam da burada dijital dünya devreye giriyor işte.  Şairler yazdıklarını, eserlerini edebiyat sitelerinde, forumlarda, kendi bloglarında veya dijital dergilerde vesaire paylaşıyorlar, yayınlıyorlar. Yayınevlerinin bu tutumu karşısında sesini böyle duyurabildikleri ve belki de geri dönüşler aldıkları için yazmaktan vazgeçmiyorlar. Hatta eleştirileri dikkate alarak kendilerini ve şiirlerini geliştirmeye çalışıyorlar. Bu da olumlu bir şey bence. Ama öte yanda da edebi bir kaygı güdülmeden sırf etkileşim uğruna yazılmış şeyler de var. Bu da şiirin değerini düşürüyor gibi. Yani sosyal medyanın veya genç şairlerin daha ziyade şiire olumlu yönde etki ettiğini düşünüyorum. 

Yeni projeleriniz hakkında bize bir ipucu verebilir misiniz?

Öyle bir proje yaptığım, plan dahilinde hareket ettiğimi söylemek yanlış olur ama yazdıkça biriken şiirler var yeniden. Bunları bir kitapta toplamak ve dördüncü şiir kitabımı yayınlamak gibi bir düşüncem var. Yakın zamanda gerçekleşeceğini umuyor, düşünüyorum. Ama hayat her şeye gebe ve coğrafyamızdaki yaşamak insana planları değiştirebilir de. Bakalım artık. Hayırlısı neyse o olsun.

Röportajlarımda klasikleşen bir sorum var. Size de sormak istiyorum: Elinizde sihirli bir değnek olsaydı dünyada ya da hayatınızda neyi değiştirmek isterdiniz?

Hayatımda neyi değiştirmek isterdim sorusuna verilebilecek çok çok cevap var belki de ama sanırım sihirli değneği 30-31 yıl öncesine babamın katledildiği o güne gitmek ve bunun hiç yaşanmamasını sağlamak isterdim.

Dünyada ise bütün silahları yok edip, bütün savaşları bitirmek ve barış içinde bir dünya yaratmak için kullanırdım. Zira kimi yerde babalar ölüyor, öldürülüyor ve çocuklar babasız büyüyor. Kimi yerde ise çocuklar ölüyor. Yani olan hep çocuklara oluyor. Daha çok çocuklara. Haliyle çocuklar için savaşsız, silahsız bir dünya yaratmak, var etmek için kullanırdım. Nitekim öyle bir dünya olsaydı hayatımda değiştirmek istediğim şeyi yukarıdaki gibi belirtmek zorunda kalmazdım ve belki de hep olmak istediğim futbolcu kılardım kendimi. Ama dünya böyle bir yer işte. 

(SERKAN SELİNGİL)







 
Son Eklenen Haberler