19 Aralık 2025, Cuma

Sosyal Çürüme

19 Aralık 2025, Cuma

     


İnsanlık Halleri - Sergül GÜLTEKİN

Türkiye’den ve farklı ülkelerden “sosyal çürüme “ kavramının içeriğinde birçok kişinin fikirlerini dinlesek de, Zeliha Bürtek bu kavramın altını en iyi çizen kişi oldu diyebiliriz. Bu konuda ilk sözü söyleyenlere bakacak olursak 1895’te yayınlanan “ Uygarlık ve Çürüme Yasası “ adlı eserinde Brooks Adams, uygarlıkların yükseliş ve çöküş grafiklerini ekonomik ve sosyal dinamikler üzerinden ele alınmıştır. Bu yazımda Zeliha Bürtek’in çok sevdiğim “ Sosyal Çürüme “  kitabında ve Zygmunt Bauman ile Leonidas Donskis’in “Ahlaki Körlük” ( Akışkan Modernlikte Duyarlılığın Yitimi ) kitaplarından yararlandım. Konuya merakı olanlar için iki kitabı da öneririm.

Ben yazılarımda bu konuda “ manevi çürüme “  tanımlamasını kullanmıştım. İnsanların duyarsızlaşması, kötüyü ve haksızlıkları kabullenişi, sorgulama yetilerini kullanmamaları ya da sorgulasalar da dile getirmeye değecek olarak görmemeleri toplumda insanların birbirlerine ya da devlet kavramına güvenlerinin kalmaması, duyu organlarını kullanmalarını unutmaları, hızlı bir tüketimle bütün güzelliklerin ve inceliklerin yok olması, doğaya ve hayvanlara olan saygının önemsiz görülmesi, insanın kendisini dünyanın biricik sahibi sanması ve bu doğrultuda her şeyi yapma gücünü kendisinde bulması, adalet kavramına güvenin yitmesi ve insanların adaletsizlikleri sorun etmek yerine alamadığı ceketi kendisine sorun etmesi… işte bu ve daha nicesini manevi çürüme olarak görüyorum. Psikolojik olarak ülkemizin insanı çok yoruldu,  ekonomik açıdan ve sosyal açıdan çok yaralandı. Ardı ardına, her gün gelen vahşet olayları ve bir öğretmenin bile tek maaş ile geçimini sürdürmediği şartlarda, toplumun büyük kesiminin kafayı kuma gömmesini psikolojik kaçış olarak görüyorum. Ama bu psikolojik kaçış da maalesef bireyi kurtarmaya yetmeyecek, o kaos ve haksızlıklar elbet bir gün o kişiye ya da çok sevdiği birisine de dokunacaktır. Toplum çöktüğünde birey de elbet bu durumdan ciddi bir şekilde etkilenecektir. Bahsettiğim iki kitaptan ilkine bakalım. Zeliha Bürtek “ Sosyal Çürüme “ kitabına şu sözle başlıyor:

“ Her şeyin hızla çürüdüğü dünyada; kalabalıklar içinde yalnız kalanlara, sürü psikolojisine inat sürüden ayrı duranlara, soru soranlara, eleştirel bakanlara, umudunu diri tutanlara…”

Zeliha Bürtek’e göre bir toplumda çürüme en çok suskunlukla bulaşır. Yine ona göre yaşadıklarımızın normalleştiğini düşünmeye başladığımız günden itibaren çürüme duygusu yaygınlaştı. Sosyal Çürüme kitabında şöyle diyor:

“ Merhamet, Kutsal Kitap’ta yaratanın her canlıyı bağışlaması adına Tanrısaldır. Vicdan, insanın aklıyla hareket etmesi noktasında insanidir. Vicdanın bir canlı misali kalbinin durması, bugün kötülüğün temelindedir. Toplumsal olaylarda akıllara sığmayacak cinayetlerin artması, vicdanın bir ölü bedene dönüşmesinden kaynaklıdır.” Yine kitapta geçen şu bölümü paylaşmak istiyorum:

“ sosyalliğin, toplumsal tarafına baktığımızda da durum ilginç değil mi? Bir ifadeyi kalabalıkta olmak, iletişim kurmak olarak bilirdik; bir gün yalnızlığın sosyalliğinden bahsedeceğimiz aklına gelir miydi? Bu, bir sanatçının mesela Baudelaire’in Paris sokaklarında dolaştığı yalnız hali değil bakın… Baudelaire Paris sokaklarında, kentte yaşayan, kentin kalabalığını gözlemleyen, yürürken düşünen, düşüncelere dalan bir gezgin, bir flanürdür. Sosyal yalnızdır, yalnızlığın sosyali değildir. Bugün dijital dünyası; insanın şaşırmasını, kendini aşmasını durdurmuştur. Bu nokta yalnızlığın evrenidir. İlginç bir durum, yeni evren yaratıldı, yalnızlık evreni. “

“Ahlaki Körlük “ kitabında ise bu konu ile ilgili şu yazıyı önemli buluyorum:

“ Günümüzün en can sıkıcı ve şoke edici hakikati, kötülüğün zayıf ve görünmez oluşudur. Dolayısıyla filozoflar ile edebiyatçıların eserlerinden tanıdığımız şeytanlar ve kötü ruhlardan çok daha tehlikelidirler. Kötülük dişsizdir ve her yere yayılmış haldedir. Maalesef acı gerçek, tüm normal ve sağlıklı insanların içinde pusuya yatmış olduğudur. En beteriyse, hepimizde kötülük yapma potansiyelinin olması değil, inancımız, kültürümüz ve beşer ilişkilerimizin durduramadığı durumlar ve koşullardır. Kötülük, zayıflığın maskesini takar ve aynı zamanda kendisi de zayıflıktır. “



Yazarın Tüm Yazıları
Sosyal Çürüme 19 Aralık 2025, Cuma
Tüketim çağında tükenen tek eşlilik 12 Aralık 2025, Cuma
Mutsuzluğun Zeka ile Bağlantısı Var mı? 5 Aralık 2025, Cuma
Sanatın doğuşu yaratılıştan mı? 28 Kasım 2025, Cuma
İntihar Psikolojisi ve İntihar Kurtuluş mu? 21 Kasım 2025, Cuma
Annelik ve Kadınlık 14 Kasım 2025, Cuma
Neye Tutunacağız? 7 Kasım 2025, Cuma
Bireycilik ve Kolektivizm Sarmalı 31 Ekim 2025, Cuma
Neden kedisiz asla? 24 Ekim 2025, Cuma
Yiten İklimler ve Doğadaki Denge 17 Ekim 2025, Cuma
“Bu Kadar İnsan Yalnızken Bu Kadar İnsan Niye Yalnız? ” 10 Ekim 2025, Cuma
KORONAVİRÜS SALGINI VE ÇALIŞANLARIN İMTİHANI 17 Mart 2020, Salı
Aliağa’nın depremselliği 3 Şubat 2020, Pazartesi
ALİAĞA’NIN ÖLÜMLÜ İŞ KAZALARI KARNESİ 26 Mart 2019, Salı
301 Sayısı 7839’ dan Büyük müdür? 16 Şubat 2019, Cumartesi