OKUMANIN KORKUNÇ TEHLİKESİ
4 Nisan 2023, SalıTweet |
Nazike YAŞIR
Her şeyin bir bedeli var, okumanın da elbette. Okuduğunuz kitabın içeriğine göre değişir mutlaka ama kimi kitaplar kendinizi çok cahil hissettirir. Öğrenmemiz gereken ne kadar çok şey olduğunu gösterir yüzden kimi insanların her şeyi bildiğine dair o müthiş özgüvenine bakakalırsınız. Cehalet eskiden de vardı ama hiç bu kadar özgüven sahibi olmamıştı, sözüne hak verirsiniz. Okumanın korkunç tehlikelerinden biri de bir türlü huzura kavuşamamanızdır. Dünyanın ve ülkenin gidişatıyla ilgili endişeleriniz sizi bir türlü rahat bırakmaz. Bu olumsuz gidişata bireysel veya toplumsal tepki verdiğinizde, bu dünyayı sen mi kurtaracaksın bırak bu işleri sözleriyle karşılaşırsınız. Bilmek istemeyen bilmediğiyle mutlu olanları görünce – her zaman değil arada bir–onlara gıpta edersiniz. Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun, der Gorki. Bilmem katılır mısınız?
Kitap okuyan kişi, ölmeden önce binlerce hayat yaşar; hiç okumayan kişi ise yalnızca bir tane, sözüne atıfla aynı zamanda tek başına ama çok kalabalıksınızdır. Bir sohbette, konu edinilen kişinin davranışlarına dair yapılan olumsuz yorumlarda kendinizi, davranışları eleştirilen kişiyi savunurken bulursunuz. Bu eleştirilen kişinin davranışların arkasında ne var, ne yaşamış da bu olumsuz görünen tavrı gösteriyor açıklamasının kaynağı, kitaplarda yaşadığınız hayatlardır çünkü size empati yapma yeteneğini kazandırır. Fransız filozof ve yazar Voltaire, Okumanın Korkunç Tehlikesi başlığını atmış ironi yüklü bildirisinde, ben de bu başlığı seçtim. Okumanın korkunç bir tehlike olduğunu diktatörler gayet iyi bilir çünkü en kolay yönetilen topluluklar okuryazar olmayanlardır. Bir de Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi; Biz cahil derken mektep okumamışları kastetmiyoruz sözünü hatırlayalım. Okumuş cahiller, yani bilmeyen değil bilmek istemeyen bilmediğiyle mutlu olanlar ki maalesef topluma en çok zarar verenlerdir. Günümüzde bu tür insanların özellikle yönetici konumunda olanların ülkemize verdiği zararlara ilişkin her birimiz yüzlerce örnek verebiliriz. Tarihten iç acıtan iki örnek: Rusların Akdeniz'e donanma gönderme hazırlıkları yaptığı bilgisi Fransızlar tarafından haber verilince Cebelitarık Boğazı'ndan haberi olmayan devlet adamları bu donanma oraya uçup da mı gelecek diye habere itibar etmezler ve Rus Donanması Osmanlı Donanması'nı yakınca akılları başlarına gelir. 1828'deki mağlubiyetten sonra Osmanlı temsilcileri tazminat konusunda da hata yaparlar,1 milyonu 100 bin zannederek kabul ettiklerini belirtirler gerçek ortaya çıktığında da çok şaşırırlar. (Balıkhane Nazırı Ali Rıza Bey: Eski Zamanlarda İstanbul Hayatı kitabından) Ne acıdır ki kimileri Osmanlı’yı yıkanın Atatürk değil liyakatsız devlet adamları ve cehalet olduğuna da inanmak istemezler. Kimler mi; bilmek istemeyenler, bilmediğiyle mutlu olanlar, mektep görmüş kimi cahiller…Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam adlı eserinde şöyle der: Harf devrimi ile okuma yazma bilmeyen, cahil kaldıklarını iddia eden zümre; okuma yazma öğrendiğinde de değişen bir şey olmadı. Saygılarımla…
Nazike YAŞIR