KÖY ENSTİTÜLERİ…
18 Nisan 2023, SalıTweet |
Nazike YAŞIR
“Köy Enstitülerinin kurulduğu yerlere birer meçhul öğretmen anıtı dikilmeli ve her kuruluş günlerinde (17 Nisan)saygı duruşunda bulunmalıyız”-Uğur Mumcu
Köy Enstitüleri kapatılmasaydı bugün her şey çok farklı olurdu, cümlesini kim bilir ne kadar çok duymuşsunuzdur. Hazırlığı ve hayata geçirilmesiyle birlikte bir ülke için kısa sayılacak bir zaman aralığında (1940’da resmi olarak açıldı,1947’de baskılar sonucu demokratik eğitim sistemine son verildi,1954’de kapatıldı) yarattığı fark, cumhuriyet karşıtlarını, toprak ağalarını, din istismarcılarını ürküttü.
Kurtuluş Savaşı sonrasında vatandaşların sadece %3’ünün okuma yazması vardı. Halkın%80’i köylerde yaşıyordu. Atatürk ilk defa Köy Enstitülerinin kuruluş yasalarını çıkardı, öncelikle askerliğini çavuş olarak yapmış erlerin yetiştirilip köylerine eğitmen olarak gönderilme projesini önerdi ve bu proje uygulandı. Önce Köy Öğretmen Okulu olarak faaliyete geçen okullar Köy Enstitülerine çevrildi. Dünyada eşi benzeri olmayan Köy Enstitüsü modelinin kurucu teorisyeni İsmail Hakkı Tonguç’tur ve Hasan Ali Yücel’le bu modeli uygulamışlardır.1940 yazında Köy Enstitüleri açılır açılmaz köylerden öğrenci almaya başlanır. İlk gelen öğrenci 12 yaşında Süheyla adlı bir kızdı. Geyve’den babası getirmişti, elinde bir sepet üzüm hediyesiyle birlikte, ardından gelen helvacı çırağı Şakir ise dükkanda helva sardıkları bir gazete parçasından duyup gelmişti. Duyarsam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam öğrenirim sözünden hareketle sahada uygulamalı eğitim ön planda olmuştur. Öğrenciler şu sözlerle uyarılmıştır: Köylüye asla iyi domates şöyle yetişir demeyeceksiniz. Siz yetiştireceksiniz köylünün kendisi gelip size soracak işte o zaman doğrusunu anlatacaksınız. Mutlaka her şey ama her şey uygulamalı olmalı. Eğer Köy Enstitüleri eğitime devam etseydi, tarım konusunda memleketimiz bu hale gelmezdi ve 1955 yılında okulsuz köy kalmayacaktı. Bozkırı yeşerteceğiz, ocak tüttüreceğiz; bu sözlerle vuruldu ilk kazma, bu sözlerle atıldı ilk temel. Kızılay çadırlarında barındılar, kendi binalarını kendileri yaptılar, kendi dersliklerini kendileri kurdular. Öylesine farklı bir eğitim modeliydi ki 20 Köy Enstitüsü’nden 16’sı kendi enerjisini üretiyordu. Aşık Veysel, Ruhi Su gibi ünlü ozanlar Köy Enstitülerinde ders verdiler. Bu eğitim sisteminden çıkan bir öğrencinin hayatta başarısız olma ihtimali yoktu. Köy Enstitüsü öğrencileri gittikleri her yere yaşam götürdü, evler inşa etti, köylülere bilimsel tarım öğretti. Hasanoğlu Köy Enstitüsü öğrencileri, Anıtkabir’in yapımında çalıştı. Beş yıl süren eğitim sürecinde öğrenciler mutlaka bir müzik aleti çalmayı öğreniyorlar, kültür-sanat, matematik, fizik, tarih, Türkçe dersleri dışında şu dersleri uygulamalı olarak görüyorlardı: Tarım, sürücülük, halıcılık, binicilik, ipek böcekçiliği, kunduracılık, yemek dersi… Ayrıca derslerin ve enstitünün işleyişi konularında yönetimde söz hakkına sahiptiler. Köy Enstitülerinde yetişen aydınlarımız arasında Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Ümit Kaftancıoğlu, Mahmut Makal, Dursun Akçam gibi isimler vardır. Köy Enstitüleri toplam 17342 köy öğretmeni yetiştirmişti,1398 kız,15943 erkek öğretmen. Tarihçi yazar Cemal Kutay ’’Köy Enstitüleri, halk evleri, Türkçe ibadete dokunulmasaydı bugün Japonya’ya tepeden bakardık’’ der.
.Köy Enstitüleri cumhuriyetin kesilmiş şahdamarıdır. Binlerce özlem ve gelecek hayali bu kurumlarla birlikte tarihe gömülmüştür. Kaybedilen, sadece yerine bir başkasının konulabileceği basit bir eğitim sistemi değildir; kaybedilen, dik durmasını öğrenmiş Anadolu insanıdır.
Nazike Yaşır