131019098
6 Mayıs 2024, Pazartesi

ALİAĞA'NIN AMAZONLARI (6)- Ebru Er: ‘İyi ki mücadelenin bir parçasıyım.’

26 Ağustos 2017, Cumartesi 06:37

     


‘Aliağa’nın Amazonları’ yazı dizimizde bu hafta Aliağa’nın en büyük tesislerinden biri olan PETKİM’de odyolog olarak çalışan, aynı zamanda örgütlü mücadelenin içerisinden bir kadınla sohbet ettik. Ebru Er, erkeklerin yoğun olarak çalıştığı PETKİM’de yaşadıklarını ve sendikada mücadele etmenin zorluklarını anlattı.

Keyifli okumalar…

Seni tanıyabilir miyiz?

1971 Ankara doğumluyum. Üniversiteden mezun olana kadar Ankara’da yaşadım. 26 yıldır PETKİM’de odyolog olarak çalışıyorum. Ömrümün bir kısmı Ankara’da geçti ama kalan kısmı da Aliağa’da geçtiği için kendimi artık Aliağalı gibi hissediyorum. Biri 22 diğeri 13 yaşında iki kızım var. Bir yük daha taşımak istemediğim için yaklaşık 12 sene önce eşimden ayrıldım. O zamandan bu yana kızlarım, annem ve babam birlikte yaşıyorum.

Aliağa’da kısıtlı imkanlar içerisinde yaratabildiğim kadar sosyal alan yaratmaya çalışıyorum. Haftada iki gün voleybol oynuyorum, halk oyunları ile ilgileniyorum, Petrol- İş’in Ayak Takımı adlı tiyatro topluluğunda oynuyorum. Tüm bunların haricinde de çevreye ve toplumsal olaylara duyarlı olan bir insanım. Bugün bu halde olmamızın nedenini insanların duyarsızlığı olduğunu düşünüyorum.

Nasıl bir ailede büyüdün?

Ben bir memur ailesinin çocuğuyum. Bir erkek kardeşim var. Babam memur, annem ev hanımıydı. Şu an sahip olduğum özgüven, insanlarla rahat iletişim kurabilmem anne ve babamın beni yetiştirme tarzından kaynaklı olduğu için iyi ki onların çocuğuyum diyebilirim. Her konuda beni desteklediler ve hiçbir zaman kısıtlamadılar. Herkes gibi kıt kanaat geçinen ailelerdik ama hiçbir zaman hiçbir şeyin eksikliğini hissetmedik.

Aliağa’ya nasıl taşındın?

1991 Ağustos ayında üniversiteden mezun oldum ve iş aramaya başladım. PETKİM’de işitme testleri yapılması için bir cihaz alınmış ve eleman arıyorlarmış. Babamın burada tanıdıkları vardı. Tamamen rastlantısal bir şekilde işe girdim aslında.

Kızlarınla ilişkin nasıl?

Onlarla ilişkim mükemmel. Gerçi onlar bazen herkesinki gibi normal bir anneleri olması için serzenişte bulunsa da ilerleyin zamanda baktıklarında benden çok hoşnutlar. Ben klasik anne tariflerine pek uymuyorum. Bu kadar stresli bir ortamda her insanın kendine ayırması gereken özel bir zaman olması gerektiğine inanıyorum. Bunu onlarla da açıkça konuştum. Sorumluluklarım iki kat fazla,her günün iki saati bana ait geri kalan tüm zamanlarda onlarla ilgileniyorum.

Belli bir yaşa geldiklerinde onlara birey olarak davrandığım için ergenliklerinde bile onlarla diğer ailelerde yaşanan sorunların çoğunu yaşamıyorum. Herkes sorumluluklarını ve özgürlüklerini bilerek hareket ediyor.

Aliağa’nın en önemli tesislerinden birinde, yoğun erkeklerin çalıştığı bir yerde çalışmak nasıl?

Özelleştirme öncesi PETKİM’de çalışmaya başladım ve benim ilk çalışmaya başladığım dönem orada yaşça en küçük bendim. Yani koruyup kolluyorlardı.daha sonra çok uzun yıllar çalışınca roller değişti ve yeni gelenlere ben böyle davrandım.

Bizim eylem süreçlerimizde geceleri fabrikada kalmamız gerekebiliyor, bu zamanlarda bile bir sıkıntı yaşamadım. Bana çalışanlardan yana olumsuz davranan kimse olmadı.

Ben PETKİM’de çalışırken erkek egemenliğin yarattığı sıkıntıları yaşadım diyemem.

Ama özelleştirme öncesi ve sonrası yaşananlara değinecek olursak, öncesi dönemde PETKİM’de mavi yaka beyaz yaka ayrımı yoktu. Hep beraber dayanışma içerisinde çalışıyorduk. Sonra beyaz yakada şirkette tutunup kalabilmek adına bizleri ezen bir durum oluştu. Bunun sonucunda çalışmak zorlaşmaya başladı.

Örgütlüsün aynı zamanda, sendikada kadınların olmayışının nedeni ne?

Bu benim için hassas bir nokta. Bu konuyu daha önce sendika merkezinde de dile getirmiştim. Ben 26 yıldır bu sendikanın içerisindeyim, delegelikten öteye gidemedim. Sendikayla ilişkileri sıkı olan kadınlardan biriyim ama yönetim kadrosuna gelmeye başladığınız zaman engele takılıyorsunuz. Çünkü normal işleyişte delege seçilebilmenizin tek koşulu herhangi bir gruba dahil olmanız gerekiyor. Siz bu gruplardan birine dahil olmuyorsanız seçilemiyorsunuz. Ayrıca kadın arkadaşlarımın da ilgisizliği ve bu noktada eksikliği var. Ama tam anlamıyla belirleyici değil. Büyük pay erkeklerin sendika içerisinde ipleri kendi ellerinde tutmak isteyip bu profile uymayanları bir kenarda bekletmeleri.

Sendika kadın üyelerine yol açıcı davransa sonuç nasıl olurdu?

Kota uygulamasından hoşlanmıyor olmama rağmen bir çözüm olabilir mi düşüncesi ile böyle bir teklifte de bulundum. En azından %30 kadın kotası uygulansa bizlerde herhangi bir gruba dahil olmadan kendi temsiliyetimizi sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Bizim PETKİM’deki sorunlarımızın aktarılıp tartışıldığı bir alan yok. Bizim adımıza onların doğru kararlar alması mümkün değil. Erkekler yönetiyor ama kadın çalışanların sorunları hep askıda kalıyor. Nasıl olsa az sayıda kadın var şimdi bunu tartışmayalım düşüncesi ile bakıyorlar. Onlar için önemli olabilir ama bizim için önemli bir sorun. Aliağa’da sendikada kadın temsiliyeti yok.

Biraz tiyatrodan bahsedebilir misin?

Beden dili eğitimi olarak başlamış bir programdı ve biz programın sonunda işçi tiyatrosuna dönüştürmeye karar verdik. 2006 yılından bu yana da çalışmalarımıza, yılda bir kez de olsa bir oyun çıkarmaya devam ediyoruz. İlk başladığımızda çok çekingendik. Nasıl yaparız diyorduk? Şimdi ise çeşitli yerlerde sahne alıyoruz. Çok keyifli ve güzel bir çalışma bizim için. Sanatın bir muhalefet olduğunun farkındayız ve elimizden geldiğince bunu aktarmaya çalışıyoruz.

Tiyatro kanınıza işlediği zaman kendinizi sürekli orada ifade etmek istiyorsun.

Yakın zamanda PETKİM’de yaşananları nasıl değerlendiriyorsun?

Bütün toplumu karpuz gibi ikiye böldüler. Bu bizim içimizde de böyle oldu. O süreçte içeride kendi aramızda görüş ayrılıklarımız oldu. Ama PETKİM’de biz ilk defa bu kadar sert bir tepkiyle karşılaştık. 26 yıldır buradayım, 13-14 TİS sürecine tanık oldum. Bu sözleşme döneminde yaşadığım kadar kendimi kötü hissettiğim zaman olmamıştı. Her zaman eylemlerimiz olurdu ve günler sürer sonuca bağlanırdı. Bu sefer daha ilk günden karşımızda TOMA ve çevik kuvveti gördük. Yöneticilerimiz gözaltına alındı. Her ne kadar işveren polisi ben çağırmadım dese de OHAL dönemindeyiz. İç işleri bakanı ve vali var ve onların herhangi bir talebi olmadan o TOMA’lar bir yere gitmez. Çok sert ve insan onurunu kırıcı bir sözleşme dönemiydi. Biz bu sertliği görecek hiçbir davranışta bulunmadık.

Peki, PETKİM’de kadınların hakları anlamında herhangi bir sıkıntınız var mı?

Kanuni uygulamalarda örneğin süt izni, doğum izni gibi uygulamalarda bir sıkıntı yok. Çünkü bunlar yasal olarak zorunlu. Ama kreş meselemiz sıkıntılı. Özelleştirme öncesi kreş çalışanları PETKİM çalışanıydı. Kreş PETKİM’e aitti. Kadın çalışan sayımız daha fazlaydı ve açılması zorunluydu. Ben gözüm kapalı iki çocuğumu da kreşe bırakabildim. Özelleştirme sonrası ise ucu açık kanunlar sonucu kreşimiz de özel oldu. Şimdiki arkadaşlarımız kreş konusunda sıkıntı yaşıyor.

PETKİM’de kadın istihdamı nasıl?

Aliağa genelinde de PETKİM içerisinde de o kadar çalışma alanı var. Dönüp baktığınızda 2400 kişinin çalıştığı PETKİM’de 50 tane kadın çalışan var. Tüpraş’ta da durum farklı değil. Üstelik bizler yine ev içi bize biçilen roller neyse iş yerinde de aynı şekilde çalıştırılıyoruz. Yemekhane,çamaşırhane, bulaşıkhane… kendi alanımda bir sıkıntı yok ama Aliağa’da istihdamı sıkıntılı. Üstelik örgütlü olduğumuz sendikalarda nasıl yönetim kademelerine gelemiyorsak, iş yerinde de durum çok değişmiyor. Kapsam dışı çalışan kadın arkadaşlarımız da yönetici olmak istediklerinde aynı pozisyonda ve yeterlilikte bir erkeğe göre iki kat fazla çaba sarf etmek zorunda kalıyor. Sürekli ‘duygusal açıdan zayıf değilim’ diyerek, erkekleştirilen kadınlar oluyorlar. Bu sıkıntıları belki bizim çocuklarımız aşacak. Özellikle kız çocuklarımızı özgüven sahibi yetiştirebilirsek, onlar değiştirebilir diye umuyorum.

Son dönem ülkedeki kadın politikaları nasıl değerlendiriyorsun?

Ülkemizde 2003 yılından beri kadını yok sayan, fıtratımızda evimizde oturup, çocuk doğurmamız gerektiğini düşünen bir siyasi anlayış ile yönetiliyoruz. Dolayısıyla siz topluma sürekli kadının söz hakkı olmadığını pompalarsanız, bunun yansıması da böyle olur. Bizlerin yaşadığı sıkıntıların hepsi bence hükümetin kadın politikası ile ilgilidir. Bu siyasi görüş bizlere değer vermiyor. Son çıkan yasalara baktığımızda da bunu görebiliyoruz. Bu siyasi yapı değişmedikçe yaşadığımız sıkıntılarda son bulmayacaktır.

Kadınlar siyasi gündemi onların bize sunduğu medya kanallarından değil, doğru bilgiyi alabileceği kaynaklardan takip etmeli. Çıkan tüm kanunlar, alınan tüm kararlar bizim yaşamımızı daraltmak ve baskılamak için çıkıyor. Her politik kararın direk biz kadınların yaşamıyla ilgisi var. Dolayısıyla kadınların günlük hayatta olup biteni evlerinden de olsa takip etmesi ve karşı çıkması gerekiyor. Bizlerin daha çok çaba sarf etmemiz lazım.

Aliağa’da kadınların birleşebildiğini düşünüyor musun?

Çok birleşebildiğimizi düşünmüyorum. Birbirimizi bilen zaten muhalif kadınlarız. Aliağa’da kadınları birleştirmek sesimizi duyurabileceğimiz alanlar yaratmaya çalıştık ama yaygınlaşamadı.

Peki, kendi yaşamında olduğu için iyi ki dediğin şey nedir?

Her ne kadar temsiliyet anlamında yer bulamasam da iyi ki Petrol-İş’in bir üyesi oldum. İyi ki mücadelenin bir parçasıyım. Ayrıca iyi ki böyle bir aileye sahibim. Bugün insanlar içerisinde sevilip, sayılan bir insansam bu iyi ki dediklerim sayesinde oldu.

Pişmanlık?

Hayatımda iyi ki boşandım derim ama keşke evlenmeseydim demiyorum. Çünkü bu sayede iki kız çocuğum oldu.

Aliağa’da yaşayan kadınlara ne söylemek istersin?

Bir takım şeyleri değiştirmek istiyorsak, sesimizi çıkarmalıyız. Kanun koyucu da olsalar bizim adımıza hiç kimse isteklerimizi, samimi ve destekleyici şekilde dile getiremez. Her platformda haklarımıza sahip çıkmalıyız.En ufak bir duvarla karşılaştığımızda sinmemeliyiz. Kendimizi bir başkasının eline teslim etmemeliyiz. Bu hem Aliağa’da yaşayan hem de PETKİM’de çalışan kadınlar için geçerli.

(EREN SARAN) 







 
Son Eklenen Haberler