131019098
4 Mayıs 2024, Cumartesi

KADIN PORTRELERİ (14)- SEÇİL ADALET IŞIK: “KADIN DEĞİŞİRSE TÜM DÜNYA DEĞİŞİR!”

4 Kasım 2017, Cumartesi 06:45

     


Aliağa’da kadın mücadelesi ve demokrasi mücadelesi içerisinde geçmiş 35 yıl… ‘Aliağa’nın Amazonları’ adlı yazı dizimizde bu hafta herkesin ‘kırmızılı kadın’ olarak tanıdığı, hem el emeği hem de mücadelesi ile Aliağa’nın değişen yıllarına rağmen kente önemli katkıları olmuş Seçil Adalet Durukan Işık ile sohbet ettik.

Keyifli Okumalar…

Seçil Adalet Durukan Işık: “Kadın değişirse tüm dünya değişir!”

Seni tanıyabilir miyiz?

1963 yılında Sivas Gemerek’te doğdum. Babam avukattı annem ise öğretmendi. Benden altı yaş küçük bir de kardeşim var. Protokol ailesinde büyüdüm diyebilirim. Babamın ailesi Gemerek’te yaşıyordu. Yukarı mahalle ve aşağı mahalle gibi bir ayrım vardı. Babaannemin ve alt gelirli ailelerin yaşadığı mahalle ve o yıllarda pek fazla sayıda olmayan, anne ve babanın çalıştığı ailelerin yaşadığı bizim mahallemiz. Bizim ekonomik durumumuz çok iyiydi, ama yukarıya gittiğimde babaannemlerin yanına eski kerpiç evlerin olduğu, evin altında ahır ve bahçelerin olduğu evleri görürdüm. Ben iki farklı kültürün de etkisi ile büyüdüm ama hiç zorluk çekmedim. Mesela bizim evde ayrı ayrı tabaklarda yemek yerdik, yukarı mahallede ise sofra yerde ortaya kurulurdu ve tek sahandan hep beraber yemek yerdik. Annem çok eleştirirdi, “hastalanacaksın mikrop kapacaksın” diye ama ben herkesin sofrasına otururdum. Özgür yetiştim. Orası küçük bir yerdi ama tehlike yoktu, kilit ve yasak yoktu. Sonra 10 yaşında babamı kaybedince hayat oldukça zorlaştı. Annemle beraber bir ev inşa ettik. O evi yaparken duvar örmeyi, şap atmayı, kiremit bağlamayı öğrendim. Annem dikiş dikmeyi öğretmek isterdi, direnirdim yapmazdım. İç çamaşırları Sümerbank’tan kumaş alınır evde dikilirdi. Annem derdi ki “Hiç olmazsa bir külot dikmeyi, pijamayı dikmeyi öğren!” dikmezdim ama gözlemlerdim.

Okul hayatın nasıldı?

Gemerek’te yaz tatillerinde tarım müdürlüğünün açtığı el sanatları kurslarına gittim ve ilgi duymaya başladım. Kız meslek lisesine gitmek istediğimi söyledim ama Gemerek’te olmadığı için Gemerek Lisesi’ne başladım. Tabii 70’li yıllar ve siyasi tercihlerin hızla şekillendiği yıllar. Bu arada babam vefatından önce Adalet Partisi’nin ilçe başkanlığını da yapmış bir insandı. Kendisi hukukçu olduğu için ve siyasi görüşünden ötürü adımı Adalet koymuş. Benim lise döneminde sol görüşe meyil etmem ilçede konuşulmuştu. Sağcı babanın solcu kızı diyenler olmuştu.

Nasıl tanıştın bu görüşle?

Biz lisede kitap okumak istediğimizde gidebildiğimiz bir kütüphane yoktu. Tıp fakültesinde okuyan abilerimiz ilçeye gelmişlerdi ve onlarla birlikte Gemerek Kültür ve Kalkındırma Derneği’ni kurup, kütüphane oluşturmuştuk. Hatta dernek binası olarak da annemden izin alarak evimizin alt katındaki dükkanlardan birini kullanmıştık. Benim siyasi gelişimimde bu derneğin, oradaki abilerin çok etkisi olmuştur. Bir de babamın vefatından önce Deniz Gezmişlerin Gemerek’te yakalanmış olması beni etkileyen olaylardan biridir. Babam mesleğinden ötürü Deniz Gezmiş yakalandığında savcının odasına girebilmişti. Ben de onunla beraber gittiğimde Deniz’in o koltukta nasıl dimdik oturduğunu gördüm ve çok etkilendim. Dernek’te bol bol okuma yaparken geliştirdik kendimizi. O yıllarda bizim memleketimizde ülkücü hareketin de şahlandığı yıllardı ve evimiz kurşunlandı. Biz de annemin tayinini istemesi üzerine Ankara’ya taşındık. Ankara’ya gelince lise hayatıma devam ettim. İlk lisemde uyum sağlayamayınca kız meslek lisesine geçiş yapmak istediğimi söyledim ve iki yıllık lise eğitimimi de yaktım, Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi’ne geçiş yaptım ve başarılı bir eğitim hayatım oldu.

Sonra…

Tabii benim aşırı özgür olmam bir yanda, annemin yalnız çocuk büyütüyor olmasından kaynaklı bir takım tutumlar geliştirmesi neticesinde annem ile çatışmalar başladı. Örneğin eşimle komşu olmamız dolayısıyla tanıştık ve sadece güzel bir arkadaşlığımız vardı. Annemin koruyucu tavrı nedeniyle, evlilik kararı aldık. Annemle cebelleşiyorduk eşimle 17 yaşında hatta yaşımı büyüterek evlendik. Annemi ehliyet almak için yaşımı büyütmeye ikna ettim, sonra gidip eşimle evlendim. Tabii burada aşırı baskı etkili olmuştu. Lisenin son zamanlarıydı, bitti biz iki yıl kadar iki tarafa da söylemedik evlendiğimizi. Eşimin askerliği esnasında ben Sivas’ta açılan bir el sanatları kursuna gittim.

Aliağa’ya ne zaman taşındınız?

Bir yıl kursu bitirdikten sonra öğretmen oldum. 3 ay Sivas’ta görev yaptım, sonra Ankara’da çalıştım. Mehmet’in askerliğinin bitmesine yakın Aliağa’da onun adına PETKİM’e dilekçe vermiştim, askerlik dönüşü işe kabul edildi ve biz de Aliağa’ya taşınmış olduk.

Aliağa’ya ilk geldiğimizde Şehit Kemal’de görevlendirilmiştim. Ancak o yıllarda ulaşım problemi vardı ve ben yapamayacağımı anladıktan sonra Halk Eğitim Merkezi ile görüştüm. Bir süre sonra PETKİM sitede görevlendirildim. 20 yıla yakın PETKİM Site’de kadınlara el sanatları kursu verdim.

Aliağa’da faaliyetlerin içerisinde yer alışın nasıl gelişti?

Halk Eğitim Merkezi’nde kadrolu değildim, usta öğretici olarak çalışıyordum. 1984 yılında SODEP’in kuruluşu ile kadrolu da olmadığım için üye oldum ve çalışmaların içerisinde yerimi aldım. Hatta o zamanlar Usta Öğreticiler Yardımlaşma Derneği’ni kurduk, bizim gibi çalışan öğreticilerin sigortaları 7-8 gün üzerinden yatırılıyordu. Eylemler düzenledik ve kazanımlarımız oldu. Mücadele içerisinde geçti tüm zamanlarım. Ardından Anadolu Erenler Derneği’ni kurduk. Orada Alevi kültürünün tanıtımı için bir araya geldik. En son olarak CHP içerisinde mücadele yürütmeye devam ettim.

Aliağa’nın o yılları ile şu an ki durumu arasındaki farklar nedir?

Ben geldiğimde nahiyeydi Aliağa, kısa bir süre sonra ilçe oldu. Hayat daha kolay ve daha moderndi. Aliağa’nın yerlisi ve PETKİM’de göçle gelenler, çok güzel bir hayatımız vardı. Küçük bir yer olduğu için yeni biri geldiği zaman bilir ve ilgilenirdik. Sorunlara duyarlılık daha fazlaydı. İZBAN’ın gelişi ve Star Rafinerisi’nin inşasıyla çok değişti, kozmopolit bir yer oldu. Ben yıllardır Aliağa’da hem siyaseten hem de işim gereği çok kişiyi tanırım ama öyle bir nüfus artışı oldu ki eskisi gibi değil. 1989’dan 2004’e kadar Aliağa daha modern, sosyal etkinlikleri olan bir yerdi. Sık sık paneller düzenlenirdi ve buna paralel olarak işçi mücadelesi de gelişmişti. Atatürk Kültür Merkezi’nde bir sürü etkinlik düzenlenirdi. İnsanlarımız saygılı, düşünen ve üreten bireylerden oluşurdu. 2004’ten sonra değişen yönetimle insan sayımız yükseldi ama içerik boşaldı. Şu anda bir sinemamız dahi yok. Tiyatro binamız var ama nitelikli tiyatrolar gelmiyor. Trenle ulaşım kolay gibi algılanıyor ama mahallede yaşayan kadınlar, günlük 8-10 saat çalışan insanlar sadece yol için 3 saat harcayamazlar. Aliağa gibi bir ilçenin yaşamı hareketli hisseden bir Aliağa’nın kültürel faaliyetler açısından çok daha gelişmesi lazım.

Aliağa’da bahsettiğin faaliyetler nasıl sağlanabilir?

Bu faaliyetler sosyal belediyecilik anlayışı ister. Aliağa’nın belediyesi de mevcut iktidar ile aynı anlayış içerisinde döktüğü asfaltla övünüyor. Tarımsal kalkınma, sosyal faaliyetler, kültürel faaliyetler için yatırım yapması ve enerjisini buraya harcaması gerekir. İktidarların işine geldi içi boşaltılmış bir Aliağa yapmak. Tüm değişimi gözlediğimde değişen belediyecilik anlayışı ile çözülebileceğini düşünüyorum. Kadın sığınma evinin tekrar açılması ve kapatılan belediye kreşlerinin tekrar açılması gerekir. Kadınlar Aliağa’da sosyal yaşama katılmakta güçlük çekiyorlar. Siyasete, kurumlara ve sokaklara kadın bakış açısı gerekiyor.

Bu kadar yoğun mücadele ederken seni kadın kimliğinden ötürü engellemek isteyen oldu mu?

Eğer fikirlerinizde samimiyseniz ve mücadelenizde ısrarcıysanız kimse sizi kimliğinizle ezmeyi ve geri düşürmeyi başaramıyor. Siz ısrar ettiğinizde yolunuzda yürüdüğünüzde ve örgütlü olduğunuzda tek başına sizinle değil siyasi anlayışınızla uğraşıyorlar ama siz de yalnız olmadığınız için karşı durabiliyorsunuz. Belli bir yere geldikten sonra da artık siz güçlü oluyorsunuz. Bence yönetimlerde kadınlara değil erkeklere cinsiyet kotası uygulanmalı ama kadınların siyasete katılımı çok düşük. Bunu özellikle Aliağa için söylüyorum. Önemli olan kadınların örgütlü mücadelenin içerisinde olmaya adım atmaları…

Peki, mevcut iktidarların açıklamaları hakkında ne düşünüyorsun, kadınlar ne yapmalılar?

Bence biz kadınlar olarak bir arada durmayı başarmalıyız. Toplumda yitip giden dayanışma duygusunu, bireysellikten uzak bir yaşamı tekrar var etmeyi başarmalıyız. Kadınlar için örgütlü mücadele çok önemli. Tek başımıza bu kadar güçlü olamayabiliriz ama yanı başımızdaki kadının halinden anlar onunla birlikte hareket etmeyi başarabilirsek önümüzde engel duramaz. Kadın kadının rakibi değil. Bizi dayanışma kurtaracak. Geçmişte yer alan dayanışma duygumuzu tekrar var etmeliyiz. Birbirimize sırt çevirmeyi sistem dayatıyor, ‘ben!’ dememizi istiyor ama ‘Biz’ demekte ısrar etmeliyiz. Bir kadını değiştirirsen o kadın eşini, çocuğunu, tüm mahalleyi değiştirir!

İleriye dönük hayalin nedir?

Üretebilen kendini kabul ettiren bir kadın profilini seviyorum. İşimde de her şeyi tam yapmayı, kendini olduğu gibi kabul ettiren bir kadın olmayı tercih ediyorum. Üretmeyi çok seviyorum. Anadolu sanatlarını günümüze yorumlamayı seviyorum. Hiçbir zaman ne eşimin ne babamın ne de bulunduğum makamların arkasına sığınmadım. Kadın zaten her zaman üretendir, yeter ki emeğiyle yaşamayı kendine ilke edinmeyi bilsin. Belki hayal diyemem ama tüm isteğim, kadınların başarılı olabildiği hakkını kazanabildiği bir yaşamı kurmak ve bunun için mücadele etmek. Kadın emeğinin yükseldiği bir dünya kurmayı istiyorum.

(EREN SARAN) 







 
Son Eklenen Haberler