131019098
29 Nisan 2024, Pazartesi

BİR APARTMAN, DÖRT KADIN VE ÇOCUKLARI

4 Kasım 2017, Cumartesi 06:49

     


Kimi zaten okulu bitirir bitirmez evlenmiş yani hiç çalışmamış kimi ise çocuk sahibi olunca yıllarca yaptığı mesleği bırakmış ev kadınları… Yeni Mahalle’de bir ev ziyaretinde bir araya geldiğimiz yaşları 25 ila 35 arasında değişen genç annelerle günlük uğraşlarını, çocuk bakımını ve hayallerini konuştuk…

2015 yılı itibarıyla 1 milyon civarında kadın çocuk bakımı ile uğraştığı için, yaklaşık 112 bin kadın ise yaşlı bakımı yüzünden ‘eve döndü.’ Kadınlar, çalışma hayatına yeni başlamışken çocuklar yüzünden, çalışmaya başladıktan sonraki zamanlarda ise bu sefer de yaşlı ya da engelli bakımı yüzünden eve dönüyorlar. Aliağa’da da yüzlerce kadın ev içinde emek veriyor. Sizler adına ev hanımlığı diyorsunuz ama biliyoruz ki ne sigortası ne maaşı olan bu vasıf, kadınların üzerine yıkılmış bir koşuşturmaca…

Bir çocuk annesi Serpil’in evine konuk oluyoruz. Bizi sıcacık bir gülümse ile karşılayan Serpil 35 yaşında bir ev kadını, daha öncelerde ise kuaförlük yapıyormuş. Dört yıla yakındır yeni mahallede oturuyor. Çocuk da olunca işini bırakmış, eşi ise ticaretle uğraşıyor. Aynı apartmanda oturan diğer genç kadınlar da yavaş yavaş geliyor. Çaylarımızı koyuyoruz ve başlıyoruz sohbete.

İlk gelenlerden Şükriye 32 yaşında ve üç çocuk annesi. İçlerinde en kıdemli olanlarından… O da daha önce bilgisayar programcılığı üzerine çalışıyormuş zaman zaman işe dönmek istemiş bazen çalışmış da ama hayat koşuşturmacası ve üç çocuk öyle kendi kendine büyümüyor sonuçta. Çalışmayı bıraktıktan sonra bir boşluğa düştüğünü söylüyor. Çocuklardan birini okula göndermiş, birini uyutmuş diğerinin de karnını doyurduktan sonra gelebilmiş yanımıza…

Kapı çalıyor ve biri kız diğeri oğlan iki çocukla iki anne daha giriyor içeriye, Funda ve Merve… Merve 24 yaşında bir oğlu var. Ağzında biberonu ile yürüme çağında olan oğlu tüm sohbetimiz boyunca oyun oynuyor. Funda ise 32 yaşında bir kız çocuğu annesi. Onun kızı daha küçük, halen anneye bağımlı olarak yürüyebiliyor. “Benim kızım emeklemediği için eli kolu durumundayım. Ne yapmak istesem onunla beraber yapıyorum. Şu evrede hemen hemen bütün zamanımı kızım kaplıyor. Belki biraz daha büyüdükten sonra farklı olabilir.” diyor Funda. Merve okulunu bitirir bitirmez evlenmiş ve bir çocuk sahibi olmuş, “Fırsatım olsaydı çalışmayı isterdim ama çocuğumuz bize muhtaç, ona bakarken çalışmam pek mümkün değil” diyor. Şükriye ise ekliyor, “Çocuk her evrede anneye muhtaç.” Serpil ise çocukların saatinin saatine tutmadığını, onun gününe göre hareket edildiğini düşünüyor. Çalışmayınca sorumluluğun annede olduğunu, çalışınca da annenin kendisine kısıtlı vakitler ayırabildiklerini düşünüyorlar.

“Gün çocukların uyanması ile başlıyor…”

Günlük olarak ev işlerine ne kadar vakit ayırıyorsunuz sorusuna hemen hemen hepsi çocuklardan fırsat kalan zamanlarda ev işi yaptıklarını, onların uyanması ile başlayan günün aralarında bazen kendileri için özel zamanlar ayırdıklarını söylüyorlar. Serpil yemeğini akşamdan hazırlayanlardan. Onun çocuğu okula gittiği için ilk zamanlar ne kadar zorlansa da şimdi çocuk okuldayken ev işlerini yaptığını ifade ediyor. Şükriye ise bazen tam bir hengame oluyor, birini yediriyorum diğerini okula hazırlıyorum, büyük kızım artık bana yardımcı olabildiği için daha rahatım diyor.

“Kadınlar sosyal hayatından kısıyor”

Apartmanlarının bahçelerinde olan çardakta fırsat buldukça birlikte kahve içmek de en büyük keyiflerinden biri. “Aslında apartmanda çok çocuk var, bir kreş olsa birlikte sosyal etkinlikler yapabiliriz. Belediyenin kadın lokali var oraya gidip, toplanabilsek çok güzel olur.” diyorlar. Kadınların kendine vakit ayırması gerektiğini söylüyor Serpil, kadınların birçoğunun hiçbir sosyal aktivitesinin olmadığına vurgu yapıyor. Şükriye ise hayatın kendi yoğunluğunda kadınların kendilerine vakit ayırmakta ne kadar zorlandığından kendi sosyal yaşamından kıstığından bahsediyor. Serpil eşinden destek görmeyen kadınların zorlanacağını düşünüyor. En başından kadınların eşlerine kendilerinin birey olarak kabul etmesi gerektiğini ifade ediyor. Merve’nin yanında ailesi olmadığı için çocuğunu kimseye bırakamadığını, eşinin evde olduğu zamanlarda ona bırakarak hastaneye gitmek gibi işlerini halledebildiğini söylerken, Funda ise Bayraklı’ da oturan annesinin yanına kimi zaman çocuğunu bıraktığını ama zaten Aliağa’dan dışarıya çok fazla çıkmadığını belirtiyor. Kendi anneleri hepsi için bir nefes alma durumu gibi şekilleniyor. Bir işleri olduğunda imkanı olan kadınlar kendi annelerine çocuklarını emanet ediyorlar.

En çok vakit alan ev işini sorduğumuzda, dördü de genel temizliğin çok vakit aldığını söylüyor. Şükriye günlük enerjisine bağlı olarak ev işlerine koşturduğunu söylüyor. Bazen ise çocukların hastalığı, gün içinde çok yorgun olmaları nedeniyle yetişemediklerini de ekliyorlar. Kadınların genelinde olduğu gibi onların da en sevmedikleri ev işi ütü yapmak... Serpil “Benim eşim gömleklerini ütülü giyiyor. Sevmiyorum ama biriktirip, yapıyorum” diyor. Merve ise ütü yapmadığını, ütüyü eşinin yaptığını söylüyor.

“Erkek ve kız çocuklarımız arasında ayrım yapmamalıyız.”

Şükriye, “Kadınların evde yaptıkları işleri dışarıda yaptırmaya kalksalar, yıllık korkunç paralar ödemesi gerekecektir” diyor. Serpil ise “Erkekler ben çalışıyorum eve para getiriyorum diye düşünüp kendinin en önemli işi yaptığını söylüyor.” derken Funda “Üstelik kadın da çalışıyor. Hem çalışıp, hem de evin tüm işini yapıyor, çocuğuna da bakıyor” diye ekliyor. Evlenince kadınlara otomatikman tüm işlerin küçüklükten aşılandığını, bunları görev gibi gördüğümüzü, erkek çocuklarına da bu görevleri vermeyi ve onlara da ev işlerinde çalışmayı öğretmek gerektiğini söylüyorlar.

Hiç kitap okumaya vakit ayırabiliyor musunuz? diye sorduğumuzda, Şükriye “Eskiden kitap alırdım, takip ederdim. İkinci çocuktan sonra onu da yapamaz oldum. Ev işi bittikten sonra yorgunluktan kitap okumaya vakit kalmıyor.” diyor. Funda film izlemeyi çok sevdiğini, kitap okumayı da sevdiğini ama kitaba vakit ayıramadığını ama insanın kendine vakit ayırmayı da gerçekten istemesi gerektiğini belirtiyor. Hayaliniz nedir sorusunun cevabı ise; Funda için stilist olmak, Merve için çalışmak, Serpil için kendiyle ilgilenmek olurken Şükriye için ise kendi işini yapabilmek.

Eğitim sisteminin değişmesinden yana ise hepsinin endişeleri var. Okullarda verilen eğitimin daha laik ve bilimsel olması gerektiğini düşünüyorlar. Her gün okudukları şiddet haberlerinden rahatsız olduklarını ve bunların kadınların kendilerini güvende hissetmeleri konusunda geriye düşürdüğünü belirtiyorlar.

Zaman akıyor, çaylarımızı da içtikten sonra yine görüşmek sözünü de vererek ayrılıyoruz. Onlar çocukları ile beraber koşuşturmaya biz de Aliağa’da genç ve anne olan ev kadınlarının yaşamını aktarmak için işimizin başına…

(EREN SARAN) 







 
Son Eklenen Haberler