131019098
2 Mayıs 2024, Perşembe

KONGREYE DOĞRU (6): ALİ ŞAHİNOĞLU…

20 Eylül 2017, Çarşamba 06:50

     


“CHP, Türkiye vatandaşı olduğunu ifade eden herkesi şemsiyesi altında birleştirebilecek bir parti.”

Kongre sürecine giren CHP’nin Aliağa’daki önemli isimleri ile yaptığımız röportajımızda bu kez konuğumuz Ali Şahinoğlu oldu. Aynı zamanda parti içi eğitim sorumlusu olan Şahinoğlu ile yine Kılıçdaroğlu’nun sözlerini, CHP’nin durumunu ve önümüzdeki günlerde yapılacak olan ilçe başkanlığı seçimlerini konuştuk.

- CHP son dönemde Adalet Yürüyüşü ile beraber yeni bir ivme kazandı. Özellikle halkın gözünde, pasif durumda olan muhalefet harekete geçti şeklinde yorumlandı. Adalet Yürüyüşü’nün ardından Adalet Kurultayı şimdi ise Fındık İçin Adalet yürüyüşü başladı. Siz bunların kamuoyu üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Adalet meselesi Türkiye’nin kanayan bir yarası olmaya başladı. Türkiye’nin her yerinde feryatlar duyulmaya başlandı. Meclis çalışamaz hale geldi. Türkiye’de sorun olan konularda ne zaman ki meclise önerge verildi, tümü iktidar partisi tarafından reddedilir konuma geldi. İşte meclisin bu durumunda, halkın taleplerini aktarmak için sokağa çıkma zorunluluğu doğdu. İlk başta Adalet sözcüğü ile yola çıkıldı ama daha sonra ‘Hak Hukuk Adalet’ sloganına dönüştü. Bu slogan halkın dilinden herkesin günlük yaşantısı içerisinde kullandığı bu kelimeler, tam da herkesin beklediği kelimelermiş gibi algılandı ve insanlar bunu duydukça ‘Birileri benim için bir şeyler yapıyor, o kadar da yalnız değilim.’ duygusunu yaşadı.

- Sadece CHP’nin sahiplendiği bir yürüyüş değildi sanki. Bu CHP’nin kendi kitlesini artırması noktasında etkili oldu mu?

- Başlangıçta hiçbir parti bayrağının olmayacağı ifade edilirken amaçlanan şeylerden biriydi. Sadece Türk Bayrağı vardı ve nefes alan tüm insanlara adalet çağrısı yapıldı. Bu ülkenin karıncasına, solucanına adalet lazım duygusu, herkesi sardı. Taraftar kulüplerinden bile destek aldı çünkü herkes kendini orada ifade edebilecek bir alan buldu. Zaten adaletin bir tek CHP’ye dair bir talep olduğunu da düşünmek yanlış olurdu. İşin doğası gereği adalet herkese lazımdı ve insanların bu talebini bastıramayacağı anlaşılınca bu duygulara tercüman oldu. CHP’nin insanlarla kucaklaşması bu yürüyüş sayesinde gerçekleşti. Harika bir yürüyüş oldu ve geniş halk kesimlerinden bir karşılık buldu.

- Adalet Yürüyüşü’nün bir başka önemli noktası da Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı tartışılmaya, farklı aday isimleri zikredilmeye başlanmıştı. Yürüyüşte kitleleri arkasında birleştirmesi sonucu bu tartışmaları da sona erdirdiğini düşünüyor musunuz?

- Evet, bu yürüyüş Kılıçdaroğlu liderliğini perçinledi. Saklı bir güç olarak anılmaya başlandı. Yürüyüş öncesi hem parti içerisinde hem de genel olarak Genel Başkan’ın sert konuşamadığına, muhalefet yaparken bağırıp çağırmadığına yönelik eleştiriler vardı. CHP’nin liderlerine geçmişten bugüne baktığınızda aşağı yukarı hepsi aynı karakterde insanlar. Kalender, bilgisiyle liderlik eden insanlar. CHP’ye zaten istesen de astığım astık, kestiğim kestik bir lider oturtamazsın. Eğitimli kültürlü bir yapının üzerine öyle birini getiremezsin. Kılıçdaroğlu o masaya yumruğunu bu adalet yürüyüşü ile vurdu. Niçin yumruğunu vuramıyorsun diyen insanlar, masanın altına kaçtı. Anlaşıldı ki gerektiği yerde Başkan kamuoyunu kucaklayan, ciddi Türkiye’nin gerçeğini haykıran bir atılımı yaptı.

- Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimlerde hem yerini sabitledi hem de kongreye ilişkin bir takım açıklamalarda bulundu. Özellikle “Belediye başkanları kongre sürecine müdahil olmasın. Onlar kendi işlerine baksınlar en büyük yardımı böyle yaparlar” şeklinde mesajlar verdi. Kongreye dair görüşlerinize buradan başlayacak olursak…

- Öteden beri yaşanan bir sorun, belediye başkanları kongrelerde öteki dönem kendisine ayak bağı olmayacak insanlar seçsinler diye bir çaba içerisinde oluyorlardı. Bazı yerlerde bu seçimler demokrasi çerçevesinde ilerlerken, bazı yerlerde hakikaten mide bulandırıcı ve sıkıntı verici bir boyuta ulaştı.

Kılıçdaroğlu da herkesin kendisini iyi ifade edebileceği, demokrasi ve özgürlük içerisinde, gerçek anlamda eğitimli, Türkiye gerçeğini bilen insanların kongrelerde yarışması gerektiği noktasında açıklamalar yaptı. Bu tür davranışlar insanların önünün açılması noktasında engel teşkil ediyor. Partiyi ileriye götürebilecek iyi kadroların oluşmadığı gözlemlendi. Aslında Kılıçdaroğlu, “Sizin ikbaliniz partinin ikbalinden daha önde değildir!” vurgusu yaptı. Açıklamaları, ‘Siz eğer demokrasiye uymayan davranışlarda bulunursanız yarın öbür gün sizin kafanızda özellikle uygun bir yönetim oluşursa ve örgütten de bu konuda sıkıntı ve tepkiler geliyorsa, ben bunu hissedersem hiç kusura bakmayınız. Kendinizi bir sonraki dönemde belediye başkan adayı olarak görmeyiniz!’ şeklinde yorumlanabilir. Ancak bunun dışında belediye başkanımız seçimlerin ilerlemesi yönünde çalışmış, seçildiği yerde de kendini halka sevdirmiş ve çalışmaları benimsenmiş bir başkanken, sırf kongreye müdahil oldu diye aday olamaz tarzı bir açıklama değildi.

- 2019 yerel seçimleri ve ardından gelen genel seçimler Türkiye’de rejim değişikliği söz konusunu… Kılıçdaroğlu bu konuda gelecekte bu seçimlerden herhangi birinde aday olacaklar yaklaşan kongrede bir görev almak için talip olmasınlar dedi ve CHP içinde çeşitli tartışmaları da başlatmış oldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Özellikle bu söz belediye başkanlıklarımızın olduğu yerlerde her türlü işini bırakıp seçilen yönetim benim arzu ettiğim şekilde yönetsin şeklinde bir çabaya girerse, geçerli olacak bir söz. Belediye başkanları kendilerinin yön verecekleri yönetimler oluşturma çabasına girerse, demokrasiye ve iç hukukumuza uymayan davranışlarda bulunursa işte o zaman uygulanabilecek bir durum olarak dile getirildi. Partide bunun için herhangi bir genelge gelmiş değil.

Peki, ilçe başkanlarına söylenen kısım? Yönetimde boşluk istemiyorum sözleri?

İlçe başkanlarının ülke, parti ve kendileri adına bir takım idealleri var. Politika yaparken ileri vadede bu idealleri çerçevesinde bir takım görev değişikleri planlıyorlar. Partide gençlik kollarından başlanmak üzere aşama aşama belli görevlere talip oluyor ve seçiliyorlar.

Bizlerde bir takım makamlara gelebilmek, ilçe ve ya il başkanı olabilmekten geçiyor. Öteden beri partinin üyesi, gençlik kollarından gelen, örgütün de daha ileriden bir görev almasını istediği bir ilçe başkanı, örgütün rızası, kendisinin çaba ve başarısı söz konusuyken, belediye başkanlığı, milletvekilliği gibi görevleri almasının önünün tıkanmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Partinin de bu konuda engel olacağını zannetmiyorum. Sadece belediye başkanlarının kendi çıkarları doğrultusunda bir karar vermesinin önüne geçebilmek adına önlem ve temenni niteliğinde yapılmış konuşmalar bunlar. Özellikle belediyenin CHP’de olmadığı ilçeler örneğin Aliağa için zaten böyle bir sorun söz konusu değil. Belediye başkanının kongreye dahil olması söz konusu değil zaten.

- İki farklı görüş var. Bir kısım genelge gelirse uygularız diyor bir kısım da başkanın sözü talimattır. Böyle bir genelgenin gelmesi parti tüzüğünüze de aykırı değil mi? Genel Başkan’ın sözü parti tüzüğünün üzerinde sayılabilir mi?

- Genel Başkan’ın sözü yazılı hale gelirse o ilçede, belediye başkanı olma arzusu içerisinde olan biri kendisine ayak bağı olmayacak bir yönetim inşasına başlar. Bu da CHP’ye zarar verir ve bu işi bilen CHP’nin politikasını iyi benimsemiş kişinin kabul edebileceği bir davranış olmaz. Bu yönetimin niteliksizleşmesine neden olur.

- Diğer tartışılan konu da adaylıkların genel merkezden atama yoluyla belirlenecek olması… Özellikle geçen seçimlerde Aliağa’da bu konuda atamayla belirlenen adaylıktan sonra parti içerisinde kırgınlıklar oldu. Bir sonraki seçimlerde yine atama olursa aynı sorunlarla karşılaşılmayacak mı?

- Geçen genel seçimlerde atamayla değil de, seçimle belirlenen arkadaşlarımız milletvekili adayıydılar. Özellikle son dönemde milletvekilliği yapan arkadaşlarımız davasına inanan, mücadelenin içerisindeler. Ön seçimle seçilmesinden kaynaklı seçmeniyle ilişkilerini azami ölçüde geliştiren bir CHP milletvekili kitlesi var. Ön seçimin milletvekillerine ve partiye kazandırdığı şeyler var. Özellikle son İzmir milletvekilliği seçimlerinde bunu net olarak görmek mümkün... Eskiden atamayla geldiklerinden halkla bu kadar iç içe ve mücadeleyi daha ileriye taşıyacak adımlar atan konumda değillerdi. Ama şimdi önseçimle iş yürüyeceğini bildikleri için seçilmiş oldukları alanda çalışıyorlar yani yan gelip yatmıyorlar. Bizler yerel seçimlere de bu şekilde bakmalıyız. Ön seçim artık CHP’nin olmazsa olmazları arasına girdi. Aliağa’da 2004 seçimlerinde atamayla gerçekleşen seçimde yaşadığımız sıkıntılardan dolayı yüzde yüz kazanacağımız seçimi MHP’nin adayına altın tepsiyle teslim ettik. Aynı hatayı yapacağımızı sanmıyorum. Örgütün, tanıdığı, emektar kişilerin seçilerek Aliağa’yı daha iyi yöneteceğine eminim.

Aliağa üzerinden bakarsak 2004’te ve 2014’da ön seçimle aday belirlenmiş olsaydı kesinlikle parti dağılmayacaktı. Üye seçimleri sağlıklı değil gibi tartışmalar olmayacaktı. Örgüt ve parti ön seçim sonrası seçilen aday sonrası belli bahanelere kaçmayacaktı. İrade arkasında herkes birleşirdi. Bir takım genel merkez atamaları olacaktır, belli işlerle uğraşan kişiler olacaktır. Genel merkez bu konuda tasarrufta bulunabilir. Ama ilçe için durum daha özneldir.

- CHP’nin başarılı olduğu yerlere müdahale edilmesin, partinin oy olarak geride olduğu yerlerde kadroyu genel merkez belirlesin diyen bir görüş de var.

- Geride olduğu yerlerde bir kişi varsa ve sevilebileceğine sahiplenileceğine sahip biri varsa o zaman atamayı sorun olarak görmüyorum. Bu konuda genel merkeze katılabilirim. Böyle durumlar her yer için geçerli değil. Zaten atamalarda sadece merkezden yapılmıyor. Yine il ve ilçelere danışılıp, üzerine konuşuluyor.

Delege seçimleri için programınız belli oldu. Bu süreçte liste tartışmalarına ne diyorsunuz?

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu şartlarda, toplumun ayrı gayrı düşme noktasında belli tepkileri oluyor. Aday seçilmediğinde partiye küsenlere toplum artık doğru bakmıyor. Aday olan kişilerde bunun farkında.

Ben birbiri ile iyi anlaşabilen, ayak bağı olmayan bir ekibin blok listenin Aliağa ilçemiz için daha faydalı olacağına inanıyorum. Çarşaf liste ile herkesin ekibinden üç beş kişi olarak seçildiğinizde ses getiren çalışmalar yapmanızın da önü kesilmiş oluyor. Yarışa giren arkadaşlar da kendi ekipleri ile çalışma isteklerinde ısrarcı olmalı.

- Geçen seçimlerde küsen arkadaşlar oldu, ihraçlar oldu 2014 sonrasına bakarak Aliağa CHP’nin çalışmaları küskünleri bitirmek noktasında faydalı olmuş mudur? Genel olarak Aliağa CHP’nin karnesi nasıldır?

- İzmir’de görmediğim ilçe yok. Bence Aliağa yönetimi ve başkanıyla ilk beşin içerisindedir. 2014’ü yaşamış bir insanım. Özcan Bey sonraki süreci elinden geldiğince kazanımcı ve yapıcı yürüttü. Aliağa İlçe yönetimi ve ilçe başkanı gayet uyumlu bir şekilde yürütüyor.

Ön seçimle adaylar belirlenseydi bu sıkıntıların hiçbiri olamazdı. Ön seçimler olsaydı bu sıkıntıların doğma ihtimali çok zayıftı. Ama Aliağa’da güçlü bir yönetimle bu konuda güçlü bir süreç geçirdiğini düşünüyorum

- Size göre ilçe başkanı ve belediye başkanı nasıl bir profile sahip olmalı?

- Aliağa politik anlamda seçkin ve bilinçli tercih yapan insanlardan oluşuyor. Sanayi kenti ve siyasi kültürü iyi noktada olan bir ilçedir. İşte seçilecek adaylarında bu insan kalitesine uygun bir aday olmalı.

Partiye hizmet etmiş ve emek vermiş, eğitimli, toplumla çatışmayan, onun sesini duyabilecek birilerinin olması çok önemli. İlçe başkanları içinde belirleyici olan Aliağa’yı iyi tanıyan, herkese yönelik çalışma ve politika üreten bir ilçe başkanının belediye başkanlığına aday olmaması için de bir neden yok diye düşünüyorum.

- Aliağa göç alan bir yer ve göç ile gelenler daha muhafazakâr bir kesim olarak değerlendiriliyor. Aliağa İlçe yönetimi rafineri inşaatıyla ve yeni seçmen kitlesiyle ilgili herhangi bir çalışma yapmamakla eleştiriliyor. Önümüzdeki seçimlerde sizce bunun CHP’ye olumsuz etkisi olur mu?

- CHP’nin özellikle Kılıçdaroğlu önderliğinde farklı bir misyon üstlendiğini düşünüyorum. Hiç kimseyi ötelemeyen herkesi bir bize oy verebilecek bir kitle olarak gören bir politikası var. Aliağa’da da bu politikanın sürdürüldüğünü görüyorum. Farklı farklı insanların CHP’yi yıpratmaya yönelik bu tarz eleştirileri olabilir. Aliağa’ya gelen insanların da Aliağalı olma duygusu ile hareket etmeye başladıklarını düşünüyorum. CHP herkesin Türkiye vatandaşı olduğunu ifade eden, herkesi şemsiyesi altında birleştirebilecek bir parti.

- Önümüzdeki seçimlerde yönetimde yer alacak mısınız? İlçe başkanı ve Belediye Başkanı olarak kimi destekliyorsunuz?

- Hiçbir şekilde farklı partilerde politika yapan, rüzgara kapılan biri olmadım. Partiye tüm kişisel hayatından fedakarlıklar yaparak, emek veren insanların mutlaka takdir edilmesi noktasında gayret içerisinde oldum. Bugünkü koşullarda mevcut yönetimin çok iyi gittiğini ve verdikleri hizmetlerin katlanarak artacağına inanıyorum. Sonuç olarak Özcan Bey’in başkanlığındaki Aliağa İlçe yönetimini destekliyorum. Partiyi bütünleştirmek adına ciddi emek verdiklerini biliyorum. Toplumla ve parti üyeleri ile olan ilişkilerini temsiliyet yönünü başarılı buluyorum ve bu kadar hizmet vermiş olan birinin ileri tarihte belediye başkanlığına aday olması noktasında hiçbir engeli olmadığını düşünüyorum. Özcan Bey’in Aliağa’yı yönetebileceğine inanıyorum. Yönetimde yer almak noktasında bir talebim yok. Her hâlükârda ben partiye desteklerimi sürdüreceğim. Yönetime gelmek gibi bir beklentim yok ancak bir görev verilirse yapmayı düşünürüm.

(BÜLENT PINARBAŞI) 







 
Son Eklenen Haberler