BEŞİKTAŞK
6 Haziran 2017, SalıTweet |
Serkan SELİNGİL
Geçtiğimiz sezon olduğu gibi bu sezon da Şeref’iyle Hakkı’yla Şampiyon yine BEŞİKTAŞ oldu. Feda, cefa derken sefa sürmeye başlıyoruz. Üst üste ikinci şampiyonluk da geldi. Stadsız kalmış, hakkı çok yenmiş, medyada iki büyük algısı yaratılmaya çalışılmış bir Beşiktaşlı olarak bu kadar mutlu olmak alışık olduğumuz bir durum değil elbet. Fakat biz ‘O sene bu sene, bundan sonra her sene’ derken bu günleri kastediyorduk.
Zor şeydir Beşiktaşlı olmak. Beşiktaşlıların hayattaki sığınağıdır. Aşktır, hayattır, en sevilendir, 'Biz seni sevinmek için sevmedik' diyebilmektir. Şerefli ikinciliklerin takımı olmaktır... Gururlanmaktır… Efendi olmaktır. 'Çocuklar inanın inanın çocuklar' daki çocuklar olmaktır. Akıl değil gönül işidir yani. İlkokulda siyah-beyaz önlüğü giymiş çocuklardanım. Şanslı nesilden yani. Ama bu Beşiktaş’ı seçmem için bir sebep değildi. Babam da Beşiktaşlı olduğu için bana babamdan kalan miras demeyeyim hediyeydi. Benim de çocuklarıma bırakmak istediğim bir duygudur elbette bu. 1, 2, 3 gol yetmez 4,5,6 olsun… Metin, Ali, Feyyaz atsın, Beşiktaş’ım şampiyon olsun. 90’lı yıllar efsane kadronun en sevdiğim marşıydı. Başka marşlar da vardı elbet ama en sevdiğim buydu. 90’lı yıllar Beşiktaşlı olmayı tam anlamıyla fark etmeye başladığım, üst üste üç yıl şampiyon olan efsane kadroyu görüp aynı zamanda dördüncü şampiyonluğunun elinden alındığı yıllardı. Çalınan şampiyonluktan, haksız yenilgilerden sonra ağladığımı da bilirim, Çok yaşanmamıştır ama nadir olsa da hakem hatalarından kazandığımızda sevinmediğimi de bilirim. Bir Avrupa Kupası elemesi olan Malmö maçında Takoz Recep’in kendi kalemize attığı mükemmel röveşata golüyle elendikten sonra Fenerbahçeli eniştenin ve büyük kuzenin dalga geçip üstelik bir çocuğun hiçte reddedemeyeceği parayı elinin tersiyle itip ‘Siyah-Beyaz en büyük Beşiktaş’ deyip bir satın alınamayacağını gösterdiğimi bilirim. Adana Demirspor’a 10 gol atmanın mutluluğunu yaşarken annemin ‘Bu kadar gol atılır mı’ dediğini, Liverpool maçında 8 yesek de Beşiktaş’a olan sevgimin azalmadığını hatta arttığını bilirim. Bilirim ki Beşiktaşlı olmak kötü gününde siyah beyaz renklerin arkasında başı dik bir şekilde durabilmektir. Üç beş başarıyla fanatik olup, işler kötü gidince 'Ben futbolla ilgilenmiyorum' demek hiç değildir. Bizim için mutlu olmak, alınan bir galibiyet, ve ya herhangi bir kupa da bir üst tura çıkmak demek değildir. İki yıldır yaşanan müthiş boğaz kutlamalarını saymazsak mütevazi şekilde kupasını alındıktan sonra ‘Şampiyonluk kutlaması daha görkemli olabilirdi’ denmesi bundandır. Çünkü biliriz ki şampiyon olduktan sonra uçakta rakip takım var diye şampiyonluk kutlatmayan Süleyman Seba’nın takımıdır Beşiktaş.
Beşiktaşlı olmak, ezilenin yanında olmaktır, sosyal olaylara kayıtsız kalamamaktır, Köy okullarına yardım götürebilmektir, Kızılay'a topluca kan bağışında bulunmaktır, Irkçılığa karşı 'Hepimiz Eto'yuz' demektir, Van üşüyorsa biz de üşürüz demektir. Ölümle yaşamı ayıran çizginin siyahla beyazı ayırmaya gücünün yetmeyeceğini bilmek, Güce biat edenlerin dünyasında, 'Alayına isyan' diye haykırabilmek, ‘Bir gün herkes Beşiktaşlı olmasın, bırakın o ayrıcalık bize kalsın’ diyebilmektir. Velhasıl, aslolan hayattır, hayat da Beşiktaş’tır. Daha nice şampiyonluklara şanlı BEŞİKTAŞ’ım…
OKUMALI/SEVDALİNKA
Aynı ırktan, kim bilir belki de aynı soydan geliyorlardı. Aynı yaşlarda, aynı boylardaydılar. Aynı kadını sevmişlerdi. Ataları aynı tanrıya ayrı yollardan ulaşmak istedikleri için, biri Boşnak diğeri Hırvat'tı. Bunu kendileri seçmemişlerdi, savaşmayı ve kaderlerini de seçmedikleri gibi. Ve ambulanstaki çocuğu kurtarmanın dışında, beklentileri yoktu yarın için.
Yarınlar, kurşun, havan topu ve bombaydı, kandı. Ama her ikisi de farkına bile varmadan 'daha güzel günleri' bekliyorlardı. İnsanlar, değişik inançlarla ve hırslarıyla ne kadar karıştırırlarsa karıştırsınlar, kana, acıya, şiddete bulaştırsınlar, bu muhteşem dünyayı, yaşam bir umuttu sonuçta. Hiç bitmeyen bir umuttu.
Dünya tarihinin en acımasız soykırımlarından Bosna'da, bir kadın gazetecinin hayatla hesaplaşması...
İZLEMELİ/ WONDER WOMAN
Amazon prensesi Diana Price, nam-ı diğer Wonder Woman dünyayı keşfetmek için tropik topraklarını geride bırakıp demir ve camın hüküm sürdüğü dünyamıza dalar. Birçok inanüstü yetenek ve kıvrak bir zekayla donatılmış olan güzel kahraman Cennet Adası'nın medeniyete açılan kapısı olacaktır.
Wonder Woman'ın yönetmen koltuğunda Patty Jenkins oturuyor. Filmin senaryosunu Allan Heinberg ve Geoff Johns kaleme alırken filmin süper kahraman kadınını Batman vs Superman: Adaletin Şafağı filminde olduğu gibi yine Gal Gadot canlandırıyor. Filmin kadrosunda Connie Nielsen, Chris Pine, Robin Wright ve David Thewlis gibi başarılı isimler bulunuyor.
DİNLEMELİ/ KENDİ KENDİNE
11 yıl aradan sonra ‘Kendi Kendine’ albümüyle müzikseverlerle buluştular.11 yıllık hasreti sona erdiren ve yeni albümlerini çıkaran MFÖ, ilk kez akustik bir çalışma hazırladı. Kayıtları Fuat Güner’in evindeki stüdyoda gerçekleştiren ekip, klasik sound’unun dışında farklı bir çalışma hazırladı. 'Kendi Kendine' hakkında bilgi veren Mazhar Alanson yeni albümün daha çok akustik ve yumuşak bir çalışma olduğunu ayrıca elektronik gitar kullanmadıklarını ifade etti. Alanson 11 yıl aradan sonra yapılan bu albümün müzik hayatları açısından bir dönüm noktasını olduğunu da söyledi.