SINAV KAYGISI
9 Mart 2017, PerşembeTweet |
TUNCAY TÜRKMEN
Sınav kaygısı, temelinde bireylerin başarısız olma korkusu nedeniyle yaşamış oldukları kaygı belirtilerinin tamamıdır. Bu belirtiler sınav esnasında tavan yapsa da, kişi üzerindeki etkisi sınav öncesinde ve sonrasında dahi belirgin biçimde kendini gösterebilir. Hatta bazen sınavı hatırlatan, tetikleyici durumlar bile olabilir.
''Çalıştığım halde bildiğim her şeyi unutuyorum. Ne yapacağım bilmiyorum?'', “Başaramayacağım.'', ''Daha çok çalışmalıydım.” , ''Midem bulanıyor, çok terliyorum. Hiçbir şey yapamayacağım.''........gibi kaygı cümlelerini sınava giren birçok kişiden duymuşuzdur. Bir bireyde herhangi bir sınav için hiç kaygı olmaması beklenmez. Aslında belli seviyedeki kaygı, kendini zorluklara hazırlamak ve hayata adapte etme görevinden dolayı istenen bir durumdur. Ancak her şeyin fazlasında olduğu gibi, gerekenden fazlası performansı düşürmesinin yanında, birey için çaresizlik ve sıkıntı verici bir sürecin de başlangıcıdır. Özellikle de çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki bireylerde bu durumsal kaygının sağlıklı atlatılması açısından, fark edilmesi ve doğru tanımlanması önemlidir.
Sınav kaygısının belirtileri fiziksel, duygusal ve bilişsel şekillerde görülür. Fiziksel belirtiler kalp çarpıntısı, titreme, baş ağrısı, mide bulantısı, kaslarda gerilme gibidir. Bunların yanında daha pek çok yakınmayla fiziksel semptomlarını, kişi tarif eder. Ancak bunlar kişiden kişiye farklılık gösterir, hatta bazı bireylerde hiç yaşanmaz. Duygusal ve bilişsel açıdan ise kişiler, huzursuzluk, endişe, konsantrasyon (yoğunlaşma) kaybı, unutkanlık, dikkatsizlik gibi durumlar yaşayabilir.
Tüm bu belirtiler genellikle sınav esnasında maksimuma ulaşarak, etkisi doğrudan sınava yansır. Kişi sınav sorularını okuma ve anlama güçlüğü yaşar. Bunu da aynı soruyu birkaç kez okuyarak aşmaya çalışır ve özellikle zamanla yarışılan sınavlarda, sürenin bu şekilde kullanılması bireyin dikkatini dağıtarak performansını olumsuz yönde etkiler. Ayrıca kaygısı yoğun olan kişiler düşüncelerini organize etmede, kavram ve sözcüklerin hatırlanmasında da zorluk yaşarlar. Bu durum kaygılı kişinin bilişsel süreçlerinin sınava değil, daha çok sınavla ilgili olumsuz çağrışımlara odak olmasının bir sonucudur. Bu yüzden de yüksek kaygılı kişilerden sınav sırasında hatırlayamadıkları bilgiyi, sınav bittikten sonra hatırladıklarını duyarız. Sonuçta, zihinsel olarak yaşanan bu ''ketlenmeler'' yeterli hazırlık yapılmış olunsa bile sınavda başarısızlığa neden olur.
Aslında, kaygı yaratan olay sınav değil, sınava yüklenen anlamdır. Bu anlam, her birey için farklılıklar gösteren değişkenlerle şekil bulur. Kişisel özellikler, daha önceki deneyimler, ailelerin beklentileri, çalışma becerilerindeki eksiklikler, sosyoekonomik koşullar ve daha pek çok değişken bir araya gelerek kişilerin zihninde farklı bir ''sınav şeması'' oluşturur. Bu şemanın yanlış ve işlevsel olmayan fikir ve inançlarla kurulması ve sürekli desteklenmesi, sınavın tehdit gibi algılanmasına yol açar. Sonuç olarak, kişi sınav esnasında ya da sınavı hatırladığında hızla olumsuz düşünceler ve imgeler zihninde belirir. Aklından ''Süreyi yetiştiremiyorum!..'', ''Yine başarısız olacağım!..'' gibi olumsuz otomatik düşünceler geçen kişi, neredeyse eş zamanlı gibi algılanan fiziksel ve bilişsel semptomlar vermeye başlar. Böylece başarısızlıkla sonuçlanacak bir kısır döngünün içine girer. Sınav kaygısını çözerken, bir uzmanla girilecek işbirliği, bu döngünün oluşumu ve kırılması noktasında danışanlara farkındalık kazandırmayı hedefler. Kişinin otomatik düşüncelerini bulması, yerine işlevsel alternatif düşünceler oluşturabilmesi şeklinde süreç devam eder.
Tuncay TÜRKMEN / PSİKOLOJİK DANIŞMAN