EĞİTİM VE ÖĞRETİM BİRLİĞİ
11 Kasım 2024, PazartesiTweet |
Cevat YILDIRIM
Bir insan topluluğunun millet olabilmesi için dilde, kültürde, ülküde birlik olmak gerekir. Kurtuluş Savaşı öncesi Osmanlı döneminde 667 azınlık okulu, 715 de yabancı devletlere ait okul vardı.[1] 1923-1924 öğretim yılında Türkiye’de Osmanlı Devleti’nden Türk Okulu olarak 4894 iptidaiye,(ilkokul) 72 rüştiye,(ortaokul) 23 sultani (lise) kalmıştı.[2]
Türkiye’de 18 Eylül 1922’de savaş tamamen bitmişti. Şimdi ülkede cahillikle mücadele edip, çiftçiye, kayıkçıya, işçiye, çobana okuma yazma öğretip tarımda, sanayide atılıma geçmek hedef olacaktı. Ülkemizde sayılarını verdiğimiz birçok yabancı okul vardı. Türkiye’de ilkokulların bir kısmı dinişleri vekâletine, bir kısmı evkafa bağlıydı. Azınlık okulları kurtuluş mücadelemizde işgalcilerin silah deposu haline getirilmişti. Yabancılara ait okullarda ya Hıristiyanlık eğitimi, ya da yabancı ülkelerin rejimini öven eğitim veriliyordu. Bizdeki dinişleri vekilliğine bağlı okullar da Arap ülkelerinin kültürüne göre öğretim yapıyordu. Kaderde, kederde, sevinçte aynı şekilde hareket etmek için aynı kültürü veren, bizi yüce bir ulus haline getirecek Milli Cumhuriyet okullarına gereksinme vardı.
01. Mart 1924’de Reisicumhur Mustafa Kemal, TBMM açış konuşmasında; “Milletimizin, memleketimizin irfan yuvaları bir olmalıdır. Bütün memleket evladı, kadın erkek aynı surette oradan çıkmalıdır.” Dedi. İki gün sonra 03. Mart 1924’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) yasası kabul edildi. Yabancı okullar için yeni bir düzen getirilinceye kadar kapatılması uygun görüldü. Tüm ilk ve orta dereceli okullar Milli Eğitim Bakanlığı bünyesine alındı. Eski yaşamı bırakmak istemeyenler yabancıların kışkırtmasıyla, Şeyh Sait isyanı ve Menemen olayını çıkarttılar. Kısa süre önce de15 Temmuz günü, Gülen ‘in adamları ülkemizin başına bela olmaya kalkıştı. Cumhuriyete bağlı Türk Ordusu tüm harekâtları kısa sürede bastırdı. Osmanlı dönemindeki dinsel devlet sistemi, yeniçağda yaşayamazdı. Çağdaş uygarlığa erişmek için çok çalışmak, bilimde, teknikte, çok iyi analizler yaparak eğitim ve öğretimde Avrupa memleketlerini yakalayıp geçmek gerekliydi.
Birkaç yıl önce kimya dalında “Nobel Ödülü” alan bilim insanımız Aziz Sancar, bu ödülü Cumhuriyet idaresi ve Atatürk’ün ortaya koyduğu laik okullar sayesinde aldığını belirtti. İlkokuldan üniversite eğitimi sonuna kadar çağdaş eğitim içinde olduğunu, daha iyi eğitim görmek ve araştırma yapmak için Amerika’ya gittiğini gazetelerimiz de yazdı. Adana Aladağ ilçesinde tarikat yurdunda kalan öğrencilerimiz eğitim için köylerinden kopmuştu. Yurtlarda yeterli, düzenli kontrol olmadığı görüldü. Kar hırsıyla yangın merdivenini de yarım yapan sorumlu sorumsuzların yanlışları sonucu, yangınla birlikte on bir kızımız bu dünyadan göçtü. Anaların babaların yüreği hala yanmaktadır.
Başka Nobeller alacak, adını dünyada duyuracak çağdaş insan yetiştirmeliyiz. Ülkemin insanı başarılı olunca halkımızın da sevinci artacaktır. Milletimizi daha yakın şekilde kaynaştırmak, Gençleri “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” kişiler olarak eğitmeye mecburuz. Bu yıl, yakın tarihte Amerika’da ekonomi alanında Nobel ile ödüllendirilen bilim insanımız, Daron Acemoğlu’nu yürekten kutluyorum.
Bunun için öğretmenlere, aydınlarımıza ve sorumlulara görevler düşmektedir. Eğitim öğretim birliği yasasını anlamını ben Cumhuriyeti seviyorum diyen her yurttaş anlamalı ve anlatmalıdır.
“Türk çocuğu atasını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”