131019098
26 Nisan 2024, Cuma

HER BELDEYE BİR ABDURRAHMAN

10 Ocak 2017, Salı

     


Cevat YILDIRIM

Bir ilkbahar gününde Yuntdağı dolanıp batıdaki bu köye geldim. Karnım açtı. Kimseye bir şey söyleyemedim.  Büyük kahvehanenin önündeki dut ağacının altına oturdum Az sonra kısa boylu, bedence güçlü kuvvetli, olağandan daha esmer bir adam karşıma dikildi.

—Hoş geldin.

—Sen şimdi açsındır. Gel benimle dedi.

            Evet, yorgundum, açtım. Kime derdimi anlatabilirdim. Beni hoşlukla karşılayan adamın peşine takıldım. İki kahvehanenin arasından Arnavut kaldırımı döşeli dar bir yola girdik. Kenarda ince kuru bir dere vardı.

—Kış mevsiminde sen buralardan geçemezsin. Dere Kocaçay olur. Önüne gelen taşları sürükler. Mezarlığın yanından geçerek cami avlusuna girdik. Sol yöndeki mezarlıkta sin taşları, kimi kavuklu, kimi takkeli, kimi sarıklı, kimi Bektaşi kılıklı çoğu mermerden, birkaç tanesi de küfeki taştandı. Bağdat’ın fethine giden serdengeçti askerler gibi boyunlarını uzatmış bana baktıklarını hissettim. Önümde yürüyen, henüz adını bilmediğim kişiye belli etmedim. Fakat dibine iyice sokuldum. Minarenin yanından geçip cami avlusuna ulaştık. Karşıdaki köşede camiye bitişik odaya girdik. Beni buraya getiren tıknaz adam, çarçabuk dolaptan salata, peynir, zeytin çıkarıp, önüme koydu.

—Benim adım Apturaman dedi. Bu köyün gel-git işlerine ben bakarım. Sen şimdi var olanla idare et. Akşama misafirlere ve imama gezek getireceğim. İmamla birlikte sıcak yemek yer, karnını doyurursun. Gece de bu odada yatarsın. Ben şimdi muhtarın atını sulamaya gideceğim. Doyduktan sonra, artanını dolaba kaldır. Çıkarsan kapıyı iyice çek, dedi

            Kimdi, bu adam? Hızır Aleyhisselam mıydı?  Peynir, zeytinle karnımı doyurdum.  Kalan ekmeği beze sardım. Zeytini, peyniri dolaba kaldırdım. Etrafta kimse yoktu. Salata tabağını da tulumbadan su çekip yıkadım. Arkasından geldiğim köy kahvehanesine gittim.

—Selamün aleyküm, deyip oturdum. Adına Çavuş Dayı denilen bir kişi çay söyleyip, hoş-beş etti. Nereden gelip, nereye gittiğimi sordu. Yuntdağ köylerinde işim vardı dönüyorum, dedim.

            Çayımızı yudumlarken kendisine bir soru yönelttim.

—Apturaman diye biri, beni camiye götürdü. Cami yanındaki odada yiyecek verdi. Kapıyı kilitlemeden çekip gitti. Kimdir bu adam?

—Ha, sen bizim Apturaman’ı söylüyon. Onu biz köy halkı olarak görevlendirdik. O muhtarın en önemli adamıdır. Evlerden gezek alır, misafirleri yedirir, içirir. Fakir fukaraya odun götürür. Köye gelen mektupları dağıtır. Yabancı köylerden gelen hayvanları ekinimize zarar vermesin diye yakalar, tokat damına kapatır. Olay anında jandarmanın verdiği mavzeri omzuna takar, hadiseye koşar. Yandan, adını sonradan öğrendiğim Fethi Amca lafa karıştı.

—Çocuğum, o bizim deştiman (*)(kır bekçisi ) dedi. Bu sözü ilk defa duyuyordum. Sonra;

—Bizim Apturaman ovaları ve ekili alanları dolaşır. Çobanlar ekili alanlara zarar verdi mi diye kontrol eder. Gereğinde tüfeğini çeker, gökyüzüne sıkar. Tartışmayı önler. 

Anlatılanları dinledikçe merakım iyice arttı. Sonra benim ne iş yaptığıma sıra geldi. Tam anlatmadım, geçiştirdim. Bitlis Adilcevaz’da doğdum. İzmir’e on yaşında iken geldim. O yaştan bu yana buralardayım.

       Gece karanlıktı. Oda gaz lambası ile aydınlanıyordu. Tahta divan üzerinde köşede bir yatak yığıntısı vardı. Altında uzun bir keten çuval duruyordu. Loş ışıkta cüce bir adama benziyordu. Acaba içinde ne vardı? İmamla birlikte odaya girmiştik. Kapının dışında bir ayak sürçmesi işittik. Öksürerek gelen biri vardı. İmamın işaretiyle kapıyı açtım. İmam gelen adamın başındaki tepsiyi alıp, yere koydu.

 

—Hoş geldin Abdurrahman Ağa,

            Bu adam gündüz karnımı doyuran adam değil mi? Nerden ağa oluyordu? İmam dolaptan bir kasnak çıkardı. Abdurrahman Ağa deyince şaşaladım. İmam; “lafı bırakalım, karnımızı doyuralım” der demez bizim deştiman önce bir bez serdi. Kasnağı tam ortaya oturttu. Tepside çok güzel yemekler vardı. Kuru fasulye, pilav, yoğurt, un helvası sıralanmıştı. Sıra helvaya gelince içindeki bademlerin lezzetini çok beğendim. Minik yayın balıkları gibi sıralanmıştı. Boğazımızı kaşıklarla taşladık. İmam sofra duasını yaptıktan sonra birer kaşık daha aldık, kenara çekildik. İmam konuşmaya başladı.

—Bu Abdurrahman Ağa’yı kimisi efendi, kimisi ağa, kimisi dayı diye çağırır. Çocuklar ise Abdurrahman Dede diye seslenir. Mahallenin kadınları ondan çekinmez. O, herkesin amcasıdır. Haneleri sıraya koymuştur. Her gün ayrı bir evden “gezek” getirir. İşte karnımızı doyurduğumuz tepsiye gezek sinisi deriz. Örneğin bugün Hasan Ağa’dan, yarın Ali Dayı’nın evinde yemek hazırlanır. Abdurrahman Ağa bir gün önceden haber verir. Yarın gezek sırası sizde diye evin hanımına tembihler. Eğer önemli bir durum varsa, sıra değişebilir.  Konuşmalar böyle bir müddet daha sürdü.

            Benim ne iş yaptığım soruldu. Eskiden deniz yollarında biletçiydim. Yirmi yıl çalıştım. Safra kesesi ameliyatından sonra işi bıraktığımı anlattım. Yeni müdürle anlaşamadığımdan işsiz dolaştığımı söyledim. Abdurrahman Ağa;

—Çalışacaksan sana iş bulalım, Ne iş olsa yapar mısın, diye sordu. 

            Meteliksizdim. Okulun odunlarının kırılacağını, eğer istersem hem odun kırıp, hem de karnımı doyuracaklarını söyledi. Sabah olunca odun yığınını görmeye gittik. Bana nasıl yapabilir misin? Deyince serde yiğitlik var. Tabi dedim. Kaç para istediğimi sordu. Az istesem, bana yazık, çok istesem muhtara yazık diye aklımdan geçirdiğimden orta bir yol düşündüm. Bu iş nasıl olsa akşama kalmaz, bitirir, aldığım parayla İzmir’in yolunu tutarım. Bir hafta o parayla geçinirim diye içimden hayal kurdum. O esnada muhtar ve öğretmen de geldi. Abdurrahman Amca bana bir balta bulmaya gitti. Ben de depodaki odunları bahçeye çıkardım. İşe başladım. Önce ince odunları kırdım. Baltayı salladıkça bu işin o kadar kolay olmadığını anladım. Fakat işin sonunda kırk lira almak vardı. Muhtar ve öğretmen

—Haydi, kolay gelsin dedi. Sen bu odunları iki günde bitirirsin dediler.

—Akşama bir şey kalmaz dedim. Muhtar gülümsedi.

O gün akşama kadar çalıştım. Dışarı çıkardığım odunların yarısı daha duruyordu. Akşam cami odasının yolunu tutum. Sanki yeni yetme bir kızın sopayla dövdüğü eski halı gibiydim. Bugün imam gelmedi. Yemeği Abdurrahman Amca ile yedik. Deştiman ellerime baktı. Çorak tarla gibi yarılmıştı. Özel dolabından bir krem çıkarıp, bulduğu bezle sardı. 

—Yarın kendine dikkat et. Eline bez sar, dedi. O akşam yatağımda kıvrandım durdum. Sabah erkenden odun kırmaya gittim. Öğretmenin annesi kuşluk vakti çayla kurabiye getirdi. 

–Vah yavrum kendine yazık etmişsin. Sanırım bu işi ilk kez yapıyorsun. Öğretmene söyleyeyim, senin elini sarsın. Üçüncü günü de işe devam ettim. Akşamüzeri muhtarla deştiman çıkageldi. Odunların çoğu bitti. Fakat iki kütüğe hiç dokunmamıştım. Ertesi günü muhtar odun kırma işini bıraksın demiş. Kahvaltıdan sonra Abdurrahman Amca muhtarın verdiği elli lirayı bana uzatırken; -Senin için muhtardan on lira daha kopardım. Gitmeye hazırlanırken, ben de arazileri dolaşmaya gideceğim. Yola çıkacaksan beraber gideriz. Kalacaksan akşama görüşürüz. Buralarda banyo yapamadığımı şehre varıp, hamama gideceğimi söyledim. Manisa şosesine birlikte indik. Kır bekçisi ile vedalaştık. Araba beklemeden yaya yürümeye karar verdim.

            Deştiman bana büyük iyilik yapmıştı. Böyle adamlar milletin vekili olmalı diye düşündüm. İş de olur, adalet de yakışır. Ellerim acıdan sızlıyordu, olsun. Cebimdeki para ise içimi ısıtıyordu. Kimsecikler yoktu. Karşıdaki dereye doğru bağırdım.

 —Ey Allahım her köye, her kasabaya bir Abdurrahman ver!

 

(\*)  Yaşar Çağbayır,  Ötüken Türkçe Sözlüğü,  2.C. s.1183

 

 

 



Yazarın Tüm Yazıları
Atatürk’ün fikir hayatına katkıda bulunan etmenler 9 Kasım 2023, Perşembe
ALİAĞA’NIN KURTULUŞU 13 Eylül 2023, Çarşamba
BÜYÜK TAARRUZ (Yeni Kitaptan) 1 Eylül 2023, Cuma
Sevgi üzerine düşünceler 14 Ağustos 2023, Pazartesi
HER ÇOCUĞUN ANNESİ BİR MELEKTİR 13 Mayıs 2023, Cumartesi
BABAM BİR EĞİTMENDİ 2 Mayıs 2023, Salı
CEHALETİN ÜZERİNE YÜRÜYEN GENÇLER 1 Mayıs 2023, Pazartesi
ATATÜRK KIYI EGE’YE VE ALİAĞA’YA NİÇİN GELDİ? 12 Nisan 2023, Çarşamba
MUSTAFA KEMAL’İN YURT GEZİLERİ 11 Nisan 2023, Salı
SEKİZ MARTI DÜŞÜNÜYORUM 8 Mart 2023, Çarşamba
ALİAĞA’NIN KURTULUŞUNUN YÜZÜNCÜ YILI 14 Eylül 2022, Çarşamba
BAŞKOMUTANLIK MEYDAN SAVAŞI 30 Ağustos 2022, Salı
ŞU İZMİR’DEN NE GELİR? 23 Ağustos 2022, Salı
1 TEMMUZ GÜNÜ 1 Temmuz 2022, Cuma
ÇEVRENE İYİ BAK- İYİ DAVRAN- İYİ GELECEK BUL 4 Haziran 2022, Cumartesi
KADINA SAYGILI OL 7 Mayıs 2022, Cumartesi
KURTARICININ DOĞDUĞU YER ÇANAKKALEDİR 25 Mart 2022, Cuma
MÜZELERDE GÖRÜLEN SANAT ESERLERİNDEKİ KADIN FİGÜRLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 7 Mart 2022, Pazartesi
ATEŞ VE KOR 21 Şubat 2022, Pazartesi
GÜZELHİSAR’IN GÜLLERi, KARANFİLLERİ 4 Şubat 2022, Cuma
GÜZELHİSAR’DA HAMAMLAR 22 Ocak 2022, Cumartesi
TÜRKLERDE HAMAM 20 Ocak 2022, Perşembe
ALTMIŞ YIL ÖNCESİNDE OLAĞAN BİR GÜN 8 Ocak 2022, Cumartesi
BİR KÖY ÖĞRETMENİNİN ANILARI 9 Kasım 2021, Salı
TÜRK DİLİ MİLLETİN KALBİDİR, ZİHNİDİR 27 Eylül 2021, Pazartesi
KURTULUŞA DOĞRU 26 Ağustos 2021, Perşembe
EGE’DE BÜYÜK TAARRUZ ÖNCESİ VE SONRASI 25 Ağustos 2021, Çarşamba
GÜZELHİSAR-I MENEMEN 1 Temmuz 2021, Perşembe
İSTANBUL- SAMSUN YOLU İSTİKLAL YOLUDUR 19 Mayıs 2021, Çarşamba
MART AYI DERT AYI 4 Mart 2021, Perşembe
GÜZELHİSAR ÇAYINDA GELENEKSEL BALIKÇILIK 9 Aralık 2020, Çarşamba
BİR KIYI KENTÇİĞİNİN KURTULUŞU 12 Eylül 2020, Cumartesi
YİRMİ ALTI AĞUSTOS’TAN OTUZ AĞUSTOS’A 26 Ağustos 2020, Çarşamba
ANADOLU’YU VE ÜLKESİNİ ÇOK SEVEN BİR ADAM 10 Ağustos 2020, Pazartesi
DENİZ KELİMESİ TÜRKÇE MİDİR? 1 Temmuz 2020, Çarşamba
19 MAYIS’I ASLA UNUTMA 19 Mayıs 2020, Salı
ANA SEVGİSİ 8 Mayıs 2020, Cuma
SALGIN HASTALIKLAR 6 Nisan 2020, Pazartesi
RADYO 13 Şubat 2020, Perşembe
HER YENİ BİR UMUT OLUR MU? 10 Ocak 2020, Cuma
MİS GİBİ GÜZEL İŞLER 21 Aralık 2019, Cumartesi
ŞU KARŞIKİ DAĞ DUMANLI DAĞ 10 Ekim 2019, Perşembe
BAĞIMSIZLIK SAVAŞIMIZIN YAPILDIĞI TOPRAKLARDAN SİZLERE SELAM GETİRDİM 12 Eylül 2019, Perşembe
MERHABA YEŞİL 3 Temmuz 2019, Çarşamba
MÜZELER HAFTASI GEÇİP GİDERKEN 25 Mayıs 2019, Cumartesi
ANAYASALAR VE EĞİTİM 11 Nisan 2019, Perşembe
UFAK TEFEK ŞEYLER 19 Şubat 2019, Salı
KENTLER HUZUR VEREN OTURMA YERLERİ OLMALI 1 Şubat 2019, Cuma
TAKVİMLERDEN YAPRAKLAR 22 Ocak 2019, Salı
YAREN DAĞI’NIN TEPESİNE ÇIKIP BAĞIRSAM MI? 13 Aralık 2018, Perşembe
TÜRK HARF DEVRİMİ VE MİLLET MEKTEPLERİNİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI 26 Kasım 2018, Pazartesi
TÜRKİYE’DE DEĞİŞİM CUMHURİYETLE BAŞLADI 1 Kasım 2018, Perşembe
CUMHURİYET BAYRAMI ANILARI 31 Ekim 2018, Çarşamba
DENİZ, DENİZ AKDENİZ 13 Eylül 2018, Perşembe
ANALAR VE ANA SEVGİSİ 14 Mayıs 2018, Pazartesi
KÖY ENSTİTÜLERİ 14 Nisan 2018, Cumartesi
SEKSEN DÖRT YIL ÖNCEYDİ- ALİAĞALILAR MUSTAFA KEMAL’İ GÖRDÜ 13 Nisan 2018, Cuma
SU NİMETTİR 22 Mart 2018, Perşembe
KADIN VE ÇOCUK 7 Mart 2018, Çarşamba
EĞİTİM VE ÖĞRETİM BİRLİĞİ 1 Mart 2018, Perşembe
KIRMIZI ŞERİTLİ MADALYALAR VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ 5 Şubat 2018, Pazartesi
UYGARLIK VE KADIN 5 Aralık 2017, Salı
EYLÜL AYINI SEVMEYEN VAR MI? 14 Eylül 2017, Perşembe
BU VATAN TÜRK MİLLETİNİNDİR 31 Ağustos 2017, Perşembe
ZEYTİNLERE DOKUNMAYIN EFENDİLER 21 Ağustos 2017, Pazartesi
YURDUMUN SINIRLARI NASIL ÇİZİLDİ 24 Temmuz 2017, Pazartesi
DENİZCİLİK BAYRAMI 28 Haziran 2017, Çarşamba
HER AYIN ÜÇÜNCÜ HAFTASINDA MÜZELER ÜCRETSİZ OLSUN 1 Haziran 2017, Perşembe
CUMHURİYETE GİDEN YOLUN BAŞI ONDOKUZ MAYIS 19 Mayıs 2017, Cuma
ANA OLMAK 13 Mayıs 2017, Cumartesi
HERKESİN HIZIRI İLYASI FARKLI 5 Mayıs 2017, Cuma
SEVİLEN AY MAYIS 1 Mayıs 2017, Pazartesi
ÇEŞMELER 29 Mart 2017, Çarşamba
DENİZKIZLARI- DENİZİN KADINLARI 16 Mart 2017, Perşembe
DOKUZLARDAN-ONÜÇLERE 15 Şubat 2017, Çarşamba
SARSILMAK, SALLANMAK, KORKMAK 9 Şubat 2017, Perşembe
TAŞMAK COŞMAK VE KONTROL 1 Şubat 2017, Çarşamba
HER BELDEYE BİR ABDURRAHMAN 10 Ocak 2017, Salı
GİT GEMİ DEMİR ATMA BU LİMANA (2 ) 28 Aralık 2016, Çarşamba
GİT GEMİ DEMİR ATMA BU LİMANA 27 Aralık 2016, Salı
MUSTAFA KEMAL VE ASKERİ İZMİR YOLLARINDA 16 Eylül 2016, Cuma
DUMANLIDAĞI KAZILARI 3 Eylül 2016, Cumartesi
ALİAĞA ÇEVRESİNDE XIX YÜZYIL SONU ARKEOLOJİK KAZILAR 27 Ağustos 2016, Cumartesi
ARAPÇİFTLİĞİ SATILIK 20 Ağustos 2016, Cumartesi
NEMRUT ( KYME ) KAZILARI FOÇA’DAN SORULDU 13 Ağustos 2016, Cumartesi
HUKUK KÖŞESİ 19 Şubat 2016, Cuma