KURTARICININ DOĞDUĞU YER ÇANAKKALEDİR
25 Mart 2022, CumaTweet |
Cevat YILDIRIM
Birinci Dünya Savaşına o yıllarda “Seferberlik” denirdi. Seferberlikte Türk askeri yedi cephede savaştı. En çetin çarpışmalar Çanakkale Cephesinde yaşandı. Türk tarafının şehit, kayıp, esir, yaralı sayısı 252.000 kişidir. İtilaf devletlerinin savaş dışı kalan asker sayısı da aşağı yukarı aynı sayıdadır. Çanakkale zaferi denildiğinde akla 18 Mart’ta İtilaf devletlerinin boğazda durdurulduğu, önemli gemilerinin deniz dibine gömüldüğü gün akla gelir. Deniz Savaşları 19 Şubat 1915’de başladı, 18 Mart 1915’de sona erdi. İngiliz, Fransız ve İtalyan gemileri Çanakkale Boğazını geçip Osmanlı Devletini yok etmek istiyorlardı. Diğer amaçları Rusyadaki ihtilâl yanlılarını mücadele dışına atmayı ve Çar’a yardım etmeyi arzuluyorlardı. Deniz savaşında gemilerin mayına çarpması, Türk topçusunun isabetli top atışları ile önemli büyük gemiler suların karanlıklarına gönderildi. Emperyalist güçler, deniz yoluyla boğazı aşamayacaklarını anladı. Karaya yöneldiler.
Kara savaşları İtilaf devletlerinin hazırlıklarından sonra 25 Nisan 1915’de başladı. 9 Ocak 1916’da durdu. Çanakkale Savaşı dendiğinde Kara savaşları Gelibolu yarımadasında yapıldı. Avrupa’nın güçlü devletlerinin amacı Türk askerini yenip, başkente varmaktı. Türk cephesinde başkomutan olarak Alman Liman Von Sanders’ti. Osmanlı Devleti’nin müttefiki olduğu için Türk Genel Kurmay Başkanlığı birçok Alman subayına görev vermişti. Mustafa Kemal o dönemde Bulgaristan’da ateşe idi. Döner –dönmez görev istedi. Ona 19. Tümende görev verdiler askeri ile savaş alanına koştu. İtilaf Devletleri karaya asker çıkarmış, ilerlemeye başlamıştı. Cephenin başkomutanı askerlerin bulunduğu yerleri değiştirmiş, Arıburnu tarafındaki askeri birliklerimizi azaltmıştı. Mustafa Kemal cepheye ulaşınca bir takım askerimizin geri çekilip bulundukları alanı terketmek üzere olduklarını gördü. Onlara “Düşmandan kaçılmaz” dedi. Süngü taktırıp yere yatmalarını emretti. Diğer taraftan da 57. Alay, 1.Süvari Bölüğü ile bir Dağ Bataryası’ndan oluşan kendi birliğinin hemen gelmesini istedi. 57 Alay ile düşmanın kuzey kanadını çevirip hücuma geçti. 15.000 anzak askeri sahildeki kumlar üzerine yığılıp kaldı.
Daha sonra “Kemal Yeri” adı verilen yerden, Conkbayırı’ndan düşmana taaaruz etti. Liman Paşa onun başarısını görünce Anafartalar grup komutanlığını ona verdi. Buradaki çarpışmalarda İngiliz mermisinden bir misket Mustafa Kemal’in göğsüne isabet etti. Askerine sezdirmeden görevini sürdürdü. 22 ve 27 Ağustos muharabelerinde de İngilizler başarılı olamayınca gemilerine doğru çekilip, Çanakkale cephesinden gittiler.
Mustafa Kemal Atatürk daha sonra Çanakkale’deki Türk askerinin davranışını şöyle anlatmıştı. “Siperler arası sekiz metre. Yani ölüm muhakkak. Üç dakika önce gelen bölüğün tamamı şehit olmuş. Yeni gelenler bunu biliyor ve bir üç dakika sonra kendisinin de şehit olacağının farkında ilerliyor. Ama ne ilerleme! Bir an bile sarsılma durumu, geriye bakmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an okuyor, bilmeyenler kelime-i şahadet getiriyor. Az sonra öleceğini bile bile gözünü kırpmadan şahadete gidiyor İşte Çanakkale Savaşlarının zaferle sonuçlanmasını sağlayan şey milletimiz ve onun askerindeki bu yüce ruhtur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale’deki komutanlığını gören asker, Kurtuluş Savaşı’nda o çağırınca koşup gelmiştir. Her ne kadar savaş sonunda düşman askeri elini, kolunu sallayarak İstanbul’a girmişse de 13 Kasım 1918’de Suriye Cephesi’nden dönen Mustafa Kemal İtilaf devletleri gemilerinin İstanbul Boğazı’nda yayılışını görünce “Geldikleri gibi giderler” demişti. 9 Eylül 1922 günü İzmir’de sadece Yunanlıları değil, onları öne süren diğer Avrupalı güçlüleri de yendi. Bir ay sonra onlar da güzel İstanbul’dan ayrıldılar. Lozan antlaşmasıyla da Mustafa Kemal ve arkadaşları bize bağımsız bir vatan bıraktı. Mustafa Kemal, Türk Milleti’nin önderidir. Yıllar geçse de Türk insanı onu asla unutmayacaktır. Atatürk ve silah arkadaşları yattıkları yerde rahat uyusunlar.
NOT: Annemin amcası Abdullah Çanakkale’ye gönderilmiş. Dedem savaş sonrası onu aramış, fakat hiçbir haber alamamış. Baba dedem, Mehmet oğlu Mehmet 1916 yılında doğu cephesinde şehit olmuştur. Onu da Dr. Albay olan oğlum Güngör, Milli Savunma Bakanlığı şehitler listesinde buldu. Bundan on yıl önce Gelibolu’daki Türk şehitliklerini gezdim. Aliağa köylerinden altı kadar şehidimizin sembolik mezarlarını gördüm. Onların hepsine birer fatiha okudum. Bu yazıyı okuyanlar veya duyanlar dedelerinin gazi olanlarının anlattıklarını, şehit olanların da aile bireyleri hk. Küçük notları yazıp Aliağa Ekspres Gazetesinin bürosuna bırakırlarsa ömrüm elverirse uygun bir anı hikâye yazabilirim. Lutfen halkımız bildiklerini kısaca yazsınlar diyorum. Herkese saygı ve sevgiler.