ATEŞ VE KOR
21 Şubat 2022, PazartesiTweet |
Cevat YILDIRIM
Ateşten, közden, kordan, yüzden söz etmeden önce, Kasım günlerini, Hızır günlerini anlatmak daha yerinde olur diye düşünüyorum. Eski takvimlerde bugün kasımın doksan sekizi, sonraki gün doksan dokuzu yazardı. Kasım ayı otuz gün değil miydi? Doksanlar da nereden çıktı? Yaşı altmış, altmış beşin altında olanlar bunu pek bilmezler. Yaşı yetmişin üzerinde olanlar duymuşsa da büyük çoğunluğu ne olduğunu hatırlamaz. Eski takvimlere göre kırsal kesimde oturan halkımız yılı 12 aya değil de iki kısma ayırırlar. Kasım ayının sekizinden, Mayıs ayının altısına kadar olan yılın 179 günlük bölümüne “Kasım Günleri” derler. Mayıs ayının altısından, Kasım ayının yedisi akşamına kadar olan süreye “Hızır Günleri” diyerek yılı ikiye ayırırlar. Kasım günleri sonbaharda başlar, kışı da yanına alır, ilkbaharda biter. Hızır günleri de 6 Mayısta başladığı için ilkbahar ve yazı içine alır.
Yeni yetmelik çağımda benden oldukça büyük bir köylümüzle çarşıdan eve dönerken bana yukarıdaki sözü söyledi. (Kasım yüz, işlerimiz düz) “O ne demek” diye sordum. “Dün cemre havaya düştü. Yakında tarla bahçe işleri başlar. Çapa, bel, tırmık gibi araçların bakımının yapılması gerekir. Geçen yıl son çiftlerde sabanın demir kısmı çatladı. Onu demirciye götürüp kaynattırmam lazım” dedi. İşi az çok kavradım. Hatırladığım kadar bizim köyün çiftçileri; “leyleklerin gelme zamanı, kocakarı soğukları, gün dönemi soğukları” gibi takvimlerde yazılan, ancak okuması yazması olmasa da tarımla uğraşan kişilerden duyduğum iklimsel ilginç sözlerdi. Yıllardır tarımla meşgul olan halkımız gözlem ve deneyimlerine dayanarak diktiklerine yararlı olacak takvimi kendileri geliştirmişlerdi. Havaya 19-20 Şubatta, bir hafta sonra, suya, Martın altısında da toprağa “cemre” düştü derler. Cemre ısının artması ile hava, su ve toprağın da ısınıp, çiftçiliğin de geliştiğine tanık olurlardı. 20 Şubat’tan sonra havanın ısısında artış olduğu bilinse de çok fazla sevinmeyelim. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır atasözünü unutmayalım.
Cemre, toprağın canlanması, bitklerin uyanması hakkında efsanelerde neler var? Grekler, neler söylemişler? “Demeter, toprak ve bereket tanrıçasıdır. Persephone isimli güzel bir kızı vardır. Ölüler tanrısı Hades, yer altında yaşar ve kızın amcasıdır. Fakat amcalık bir yana mitolojik inanca göre yer altı tanrısı Hades Persephone’ye sırılsıklam âşıktır. Kızı alır yer altına kaçırır. Onu ölüler ülkesinde yaşamaya mecbur eder. Anne Demeter pek fazla üzülür. Onun üzüntüsü toprağa geçer. Artık ürün vermez olur. Anne Demeter ile amca anlaşır. Varılan sözleşmeye göre Persephone her bahar yeryüzüne annesinin yanına çıkacaktır. Tabii ki toprak yeşile bürünecektir. Sonbahar geldiğinde yer altı ülkesine geri dönecektir. Demeter, kızı gelince doğayı yeşile boyamaya girişir. Sonbaharda Demeter hüzne bürünür. Yeşil yiter, etraf sarı ve kahverengiye dönüşür.”[1]
Orta Asya Türk kültüründe cemreleri ve baharı meydana getiren doğaüstü varlıklar olup, İmre, Emire adını alırlar. Bu inançta da varlklar ilkbaharda görünür, titrek ışıklar biçiminde göğe yükselirler. Sonra buzların üstüne düşerek onları eritirler. Daha sonra yere girip toprağı ısıtırlar. Isınmış topraktan buhar olup, yukarıya yükselirler. Emire baharın gelişini çevresine müjdeler. Anadolu Türklerinde emire yerine cemre denir. Halk düştü derse de sıcaklık- kor olup yukarıya doğru yükselir. Kafkasya Türkçesinde nem-buhar anlamındadır. Tasavvufta kor ve ateş burada mecazi anlamda yeniden doğuşu temsil eder. Aşkla ilgisi olduğu da söylenir. Aşk da cemre de yakıcıdır.
Günümüzden elli altmış yıl önce Anadolu tarım yaşamında toprağın ekime hazırlanması, tohumun tarlaya atılması, hayvancılıkta sağım ve kuzulama işlemleri belli tarihlerde yerine getirilirdi.
Güzelhisar’da ilk buğdayın ekiminden pide yapılıp dağıtılması, ilk sütten yoğurt yapılıp, komşulara birer kâse gönderilmesi gibi gelenekler, ürünün artması için yapılırdı.
Günümüz insanlarına son olarak söyleyeceğim soğuklar elbet geççek bahar gelecek. Baharlarınız bereketli olsun. Yine de havalara aldanmayın.
[1] Yaşar Atan, Akdeniz Mitologyasından Efsaneler, Evrensel Basın Yayın, s.329,